Esen ılık meltem uykumu getirirken kaptanın önüme açtığı haritaya baktım. Cidden kahin olduğumu falan mı sanıyorlardı? Oflayıp pusulayı haritanın üstüne koydum. Bendeniz efsanevi Kara Kaptan’ın mürettebatından olan Lasvaria Contura delirmiş korsanlar tarafından kaçırılmıştım. Her şey gemimizin yerle bir olduğu gün başlamıştı.
Dedem gibi gördüğüm Kara Kaptan yaşlandıkça düşmanlarının eline bir koz geçmişti. Dedemin zayıflığını kollayıp buldukları her fırsatta saldırıyorlardı. Öyle ki Playa’daki korsan şehrine bile ayak basamaz hâle gelmiştik. Adım başı suikastçılara denk gelmek sinir bozucu olsa da en üzücü olan şey Playa’nın muhteşem romundan içememekti elbette. Bir gün dedem Playa’ya gidip meyhanedeki sarhoş korsanlardan ona düşmanlık besleyenlerin bilgilerini almamı istedi. Bu benim için zor değildi. Meyhanede çekici kadınlar garsonluk yapar şansları varsa birkaç altın bahşiş koparırlardı. Tabi gecesi uzayanlar da vardı ama orası ayrı konu.
Playa’ya ayak bastığım an Scarlett tarafından karşılandım. Her yıl daha da güzelleşiyor gibiydi acaba bir cadıdan iksir falan mı alıyordu.
“Ria tatlım, nasılsın? Seni buraya getiren ne? ”
“İyiyim Scarlett. Kara Kaptan’ın gazabı. Sanırım bu kez onu fazla kızdırdım. Siniri geçene kadar kalacak bir yere ve işe ihtiyacım var. ”
“Hiç sıkıntı değil tatlım. Benimle çalışırsın. ”
İşte böyle meyhanede garson olarak işe başladım. Bir yandan da sarhoş korsanların ağzını arıyordum. Hepsi genç ve yeni bir korsandan bahsediyordu. Bu korsan kısa zamanda kaptan olmuş ve diğer korsanları Kara Kaptan’a karşı kışkırtmaya başlamış. Yani öğrenebildiklerim bunlardı. Bu durum hoşuma gitmemişti. Dedem her ne kadar cani bir insan olarak bilinse de beni bebekken bulmuş ve yirmi yalına gelene kadar büyütmüştü. Bildiğim her şeyi ondan öğrenmiştim.
Bir kadın olduğum için beni küçük görmek şöyle dursun beni aşağılayanları bu dünyadan silmişti. Onun sayesinde saygı duyulan biri olmuştum. Hatta öldürülmek de istenmiştim. Dedemin mirasını bana bırakacağını sanan korsanlar beni de hedef almışlardı. Yani dedemin düşmanları benim de düşmanımdı. Beni öldürmek isteyen birini canlı bırakamazdım.
Onunla da meyhanede tanıştım. Tabi o benim Kara Kaptan’ın biriciği Lasvaria olduğumu bilmiyordu. Keskin yeşil gözleri esmer teninde parlayan zümrütler gibiydi. Oldukça uzun boylu ve sağlıklıydı. Diğer korsanların neden onunla birlikte olup Kara Kaptan’ı devirmek istedikleri aşikardı. Güçlü olduğunu düşünmüşlerdi. Bütün okyanusların en paha biçilmez hazinelerine sahip olan Kara Kaptan’ı devirmek çok cazipti tabi. Bacağıma bağladığım silahımı nasıl olmuşsa fark etmişti. O an bir şeyler söyleyip kurtulsam da benden şüphelenmesini engelleyememiştim. Dedemin beni aldığı gün ona bir çırpıda her şeyi anlatmıştım ama hiç beklemediğimiz bir anda top sesleri geceyi doldurmuştu.
“Lasvaria! Sandığı denize at ve anahtarı sakla! ”
“Emredersiniz kaptan! ”
Ellerine omzuma koyup gözlerimin içine baktı. Onu ilk defa bu kadar hüzünlü görmüştüm. Boynundaki eski madalyonu çıkarıp boynuma taktı. Bunun anlamını çok iyi biliyordum. Sıradaki Kara Kaptan artık bendim. Dedem gururla bana bakıp odadan çıkışımı izledi.
“Dikkatli ol kızım! ”
“Emredersiniz kaptan! ”
Ne kadar sürdü bilmiyorum. Silahlarda mermi kalmayınca kılıçların sesi çınlamaya başladı. Kara Kaptan o adam tarafından öldürüldü.
“Kızı esir alın. Gemiye çekiliyoruz.”
“Kaptan Vento’yu duydunuz baylar. Kızı yakalayın. ”
Vento... Adı buydu. Ne yazık ki ben kolay bir av değildim. Yine de direnebildiğim kadar direnmeme rağmen yakalandım gemimin sulara karışıp gidişini izledim.
Evet ve şimdi de esirim. Kaptan Vento, dedemin hazinesini arıyor.
Daha doğrusu efsanevi ölümsüzlük iksirini... Ama bilmediği bir şey var. Eğer Kara Kaptan ölümsüzlük iksirine sahip olsaydı onu içip ölümsüz olmaz mıydı? Elbette ki yapardı. Beni canlı tutmalarının sebebi hazinenin yerini bildiğimi düşünmeleriydi. Biliyordum tabi. Ölümsüzlük iksirinin tarifi dedemin bana bıraktığı haritanın hazinesi olan kitapta yazıyordu. Sandığı denize atmış olsam da bir şekilde bulup içindeki haritanın diğer yarısın almışlardı.
“Nerede? ”
“Cebimde. Oradan bakınca cadı gibi mi görünüyorum. Ne bileyim yinen otunun nerede olduğunu? Var Olmayan Kayalıklar da yetiştiği yazılmış. Var olmayan bir şeyi nasıl bulayım? ”
Var Olmayan Kayalıklara hiç gitmemiştim ancak Gile denizindeki bir adada olduğunu dedem söylemişti. Ada ise biraz tuhaf bir adaymış. Sadece ara sıra görünür olan gizemli bir ada...
Vento beni rahat bırakınca kamaradan çıkıp güverteye geldim. Masmavi okyanus dışarıdan bakılınca oldukça güzeldi ama... O güzel okyanus benden sevdiklerimi almıştı. Evimin sonsuz mezarı olmuştu. Uzakta gördüğüm sis büyürken boynumdaki madalyonun ısındığını hissettim. Olabilir miydi? Yoksa bu madalyon Gile adasına götüren bir pusula mıydı? Eğer öyleyse sisin içinde görünen karartı Gile adası mıydı? Bu kötü. Onlara istediklerini veremem.
Kamarama geri dönüp saçlarımı sıkıca bağladım. Kıyafetlerimi düzeltip üç dört beden büyük olan pantolonu iyice bağlayıp gömleğin üzerine korsemi giydim. Hançerimi korsenin içine saklamayı ihmal etmemiştim.
Normalde kapıda nöbet tutan bir iki korsan olması lazımdı ama onlar çoktan öğle yemeğinde rom içip sızmışlardı. Vento da kendi kamarasında olduğu için şuan beni yakalayabilecek kimse yoktu. Adaya kadar yüzemezsem en fazla köpek balıklarına yom olurdum. Böylece ölümsüzlük iksiri ebediyete karışırdı.
“Lasvaria Contura! ”
Denize atlayacakken birinin beni geriye çekmesi düşmeme sebep olmuştu. Dirseğimi çok kötü çarpmıştım. Öfkeyle Kaptan Vento’ya bakmıştım ki üzerimize gelen dev dalga gözlerimi sıkıca yummadan önce gördüğüm son şey oldu.
“ Contura! Lasvaria Contura! Ria aç gözlerini yalvarırım. ”
Tanıdık bir kadın sesi zihnimde yankılanırken dayanılmaz bir acı hissetmeye başlamıştım. Sağ bacağım galiba kırılmıştı. Gözlerimi açmaya çalışsam da açamadım. Bu çok zordu.
Ağzımdan boğazıma dökülen yakıcı sıvı birkaç kez öksürmeme neden oldu.
“Ria bunu içmelisin. ”
Gözlerim aralandığında nihayet kadını görebilmiştim. Okyanus gibi parlayan mavi gözleri dışında tıpatıp bana benziyordu. Bu çok tuhaftı. Onu daha önce gördüğüme emindim.
“Şükürler olsun uyanabildin Ria. Ah Tanrım! Seni yrniden kaybedeceğimden çok korktum. ”
Kadın ağlayarak bana sarılırken acımın hafiflediğini hatta git gide yok olduğunu hissettim.
“Gemi. Gemiye ne oldu? ”
Kadın kaşlarını çatıp uzun bir süre yüzüme baktı. Sonra eliyle aşağıyı gösterdi. Korkunç bir manzaraydı. Koşarak yanlarına gittim. Hepsinin durumu çok kötüydü. Vento beni korumaya çalışırken ağır yaralanmış... Bunu neden yapmıştı ki? Kanayan yerlerini bağlayıp çözüm düşündüm. Burası efsanevi adaydı ve Var Olmayan Kayalıklardaki yinen otunu bulabilirsem onları kurtarabilirdim... Ama! Onları neden kurtarayım ki? Onlar benim dedemi öldürdüler! Gemimi batırdılar! Ailem dediğim insanları gözlerini kırpmadan öldürdüler! Hayır onlara yardım etmeyeceğim. Onlar benim düşmanım. Ölmeyi hak ediyorlar. Eğer ölümsüzlük iksirinin peşine düşmemiş olsalardı bu durumda olmazlardı. Benim suçum yok. Ölümü onlar istediler. Buraya gelmeyi onlar seçtiler. Aç gözlü davrandılar. Benim suçum değil ölmeyi hak ettiler.
Herkes ikinci bir şansı hak eder Lasvaria. Onlara yardım etmelisin. Kötülüğe kötülük her kişinin hakkı. Kötülüğe iyilik er kişinin hakkı sözünü hiç mi duymadın? Onlara yardım et Lasvaria. Onları sadece sen kurtarabilirsin. Kimse ölümü hak etmez. Ölüm doğru zamanda onları bulur.
Ölümsüzlük iksiri yinen otunun içindeki özüyle iksiri içecek kişinin kanı karıştırılarak yapılıyordu. Bunu çocukken okumuştum.
Var Olmayan Kayalıklar ne hikmetse varlardı. Hatta beklediğim gibi değillerdi. Kayalıkları tırmanıp resimlerini gördüğüm yinen otunun çiçeklerini topladım. Acele etmeliydim. Fazla zamanları kalmamıştı. Beni kurtaran kadını da bir daha görememiştim. Otlarla geri dönerken hava kararmıştı. Bu ada oldukça ürkütücüydü. Sahilde güç bela ateş yakan korsanları görünce rahatladım. Hâlâ yaşıyorlardı. Her birine çiçek verip ne yapmaları gerektiğini söyledim. Son bir çiçek kalmıştı ve onu Kaptan Vento’ya vermem lazımdı ama istemiyordum. Onun hayatını kurtarmak istemiyordum. O, Kara Kaptan’ı öldürmüştü. Eğer iksiri ben içersem ölümsüz olabilirdim. Denizlerin en güçlü korsanı olurdum. Kimse karşımda duramazdı. Bir sürü hazinem olurdu. Keyfimce yaşardım. Herkes benden korkardı. Oysa çiçeği Vento’ya verirsem ne yapacağını bilemezdin. Beni öldürebilir veya daha kötü şeyler yapabilirdi.
Yeşil gözlerini gördüğüm an aklımdaki bütün kötü düşünceler uçtu gitti. Elim istemsizce hareket edip çiçeği ona uzattı. Vento kanını damlattığı yinen otunun özünü içtiği an diğer korsanlar bir bir yere yığılmaya başladı. Neler olduğunu anlamaya çalışırken o kadının sesini duydum.
“Ah Lasvaria, bebeğim. Çok saf kalplisin ama onları kurtaramazsın. Ölümsüzlük iksiri yalnızca bebeklerdeişe yarar. İksiri bebekken içen biri ölümsüz olabilir. Kalbi durduğu an tekrar bir bebek olur. Bu döngü bu şekilde devam edip gider. Eğer içen bir bebek değilse ona yaşam verilmez, alınır. ”
İşte o an şimşek çaktı. Dedem bunu bildiği için iksirin peşine düşmemişti.
“Onları kurtarmanın bir yolu yok mu? ”
“Var... Ama onları neden kurtarasın ki? Hepsi de aç gözlü kötü korsanlar! ”
“Yine de kurtarmalıyım! Lütfen bana nasıl yapacağımı söyleyin. ”
“Ölümsüz birinin kanı. ”
“Tanrı aşkına! Ölümsüz birinin kanını nasıl bulayım? ”
Kadın muzipçe yüzüme baktığında bir şeyler oturmaya başladı. Dedem beni aldığında bebektim. Kadın bana benziyordu. Seni bir daha kaybetmekten korktum dedi... Yoksa ben!..
Aceleyle elimi kesip Vento’nun ağzına dayadım. Eğer tahminim doğruysa ben bir ölümsüzdüm.
“Lasvaria! Bunu yapman ölümsüzlükten vaz geçmek demek! Onun için değer mi? ”
Gülümseyerek anneme baktım. Zihnimde dolaşan bazı anılar gözlerimin dolmasına neden olmuştu.
“Değer. Tıpkı benim için babamın yaptığı gibi anne. ”
•••
“Masal da böylece bitmiş. ”
“Tekrar anlat anne tekrar. ”
Lasvaria iç çekip küçük oğluna ve yanındaki bebeğine baktı. Tıpkı babaları gibi yeşil gözleri vardı. Saçlarını okşayıp masalı tekrar anlatacaktı ki Vento geldi.
“Annenizi bu kadar zorlamayın çocuklar. Artık uyku vakti.”
O gün Lasvaria, Vento için ölümsüzlüğünden vaz geçmişti. Vento da Lasvaria için korsanlıktan ve gemisinden. Sahil kıyısında küçük bir evde mutlu bir yaşamları vardı.
Onların masalları henüz bitmemişti.
Okuduğunuz için teşekkürler!
Ziyaretçilerimize Reklamlar göstererek Inkspired’ı ücretsiz tutabiliriz. Lütfen AdBlocker’ı beyaz listeye ekleyerek veya devre dışı bırakarak bizi destekleyin.
Bunu yaptıktan sonra, Inkspired’i normal şekilde kullanmaya devam etmek için lütfen web sitesini yeniden yükleyin..