Gözlerine inanamıyordu. Ne olmuştu burada? Dışarıda yağan yağmurun yüreğini ıslattığını hisseti. Halbuki içerde ve sıcak bir sobanın yanındaydı. Çocukluk arkadaşı Nevzat’ı kanlar içinde koltukta görünce böyle hissetti. Ağlamak istiyordu ama ağlayamıyordu. Sanki gözyaşı içinde akıyordu. Bağırmak istiyordu fakat bağıramıyordu. Dili tutulmuştu. Daha yarım saat önce sobanın başında karşılıklı çay içiyorlardı. Bir an için sigara almaya bakkala inmişti. Neden bakkalda o kadar uzun süre kaldım ki diye düşünüyordu. Neden geç kaldım da Nevzat’ın ölmesine engel olamadım. Peki neden öldürülmüştü? Ne yapmıştı da onu öldürmüşlerdi? Kimsesizdi ve kimseye bir zararı olmayan biriydi. Ya da Burak öyle mi biliyordu. Yoksa iyi biri değildi de onu bu şeklide öldürerek mi cezalandırmışlardı. Hiçbir şey bilmiyordu. Tek bildiği onu bu soğuk kış gecesinde evinde ölü olarak bulmasıydı. Kalbinin üstünde üç kurşun yarasıyla. Hiçbir şey anlamıyordu. Polislerin dediğine göre kapıda zorlama da olmamıştı. Demek ki onu öldüren tanıdık biriydi. Ya da Nevzat, onu öldüreni tanıdığını sanıyordu ona kapıyı açıp ölümüne neden olmuştu. Birileriyle sorun mu yaşıyordu. Bugün onu buraya bu yüzden mi çağırmıştı. Yardım mı istiyordu? Neden kendisinden borç para istemişti. Aslında Nevzat’ın kendisinden istediği para çok cüzi bir miktardı. Bunun için birine borçlu olsa bile bu miktar için kimse kimseyi öldürmezdi. Peki onu neden öldürmüşlerdi?
Emniyetten ifadesini verip çıktığında kafasında çok fazla soru vardı. Aslında polislerin ona sorduğu soruların aynısını o da kendisine soruyordu. Nevzat neden öldürülmüştü? Bu sırada telefonu çaldı. Arayan Kerim’di. Kerim ile beraber aynı iş yerinde çalışıyorlardı. O da Nevzat’ın öldüğünü yerel gazeteden 3. Sayfa haberi olarak görmüştü. “BAŞARILI MİMAR EVİNDE ÖLÜ BULUNDU!” yazıyordu manşette. Aslında Kerim, Burak ile beraber aynı iş yerinde muhasebecilik yapıyordu. Nevzat’ı da Burak sayesinde tanımıştı. Beraber halı saha maçlarına gidiyorlardı. Sabah haberlerde okuyunca Burak’ı aramıştı. O da Nevzat’ın neden öldürüldüğünü merak etmişti. Ama bir cevap alamadı. Burak, Sarıyer’den İstinye’deki evine dün yaşadıklarının etkisiyle ve olanları düşünerek yürüdü. Eve geldiğinde yorgunluktan ve halsizlikten uyuyakaldı.
Sabah, güneşin ilk ışıklarıyla uyandı. Güneş ışınlarının milyonlarca yılda kat ettiği yolculuğu onun odasında son bulduğunu fark etti. Bu güneş ışınları ile ilgili bilgiyi galiba bir gazetede okumuştu. Tıpkı arkadaşının ölüm haberini de okuduğu gibi birkaç cümle ile bahsedilmişti bu bilgiden. Bir ömür bir gazetede en fazla birkaç cümle ediyor diye düşündü. Hayat devam ediyordu. Aslında bir insan için önemli olan bir olayın diğer insanlar için bir kıymeti olmuyordu bazen.
Kahvaltısını yaptıktan sonra cinayetin olduğu geceyi düşündü. Nevzat neden öldürülmüştü? O gece neden kendisinden borç istemişti? Aslında maddi durumu da yerindeydi. Daha sonra böyle düşünerek bir yerlere varamayacağını anladı ve Nevzat’ın evine gidip orada neden öldürüldüğüne dair araştırma yapmak istedi. Böylece İstanbul’un soğuk ve karlı bir sabahında yola çıktı. Nevzat’ın evinin bulunduğu apartmana geldiğinde girişte bulunan bakkal Niyazi’ye sorular sormak istedi önce. “Nasılsın Niyazi amca? Beni tanıdın mı?” diye sordu önce. Niyazi, Burak’ı karşısında görünce bir an irkildi, şaşırdı aslında. Neden gelmişti Burak onun dükkanına? “İyiyim” dedi Niyazi. “Başın sağ olsun arkadaşın Nevzat iyi bir insandı. İyi bir komşuydu. Neden öldürdüler onu biliyor musun?” dedi Niyazi. Aslında Burak da aynı soruyu Niyazi’ye soracaktı. “Ben de onun için geldim. Nevzat’ın neden öldürüldüğünü merak ettim. Bu yüzden evine bakacağım. Belki bir şeyler bulurum amacıyla.” dedi. Niyazi, bir an “Ne bulacaksın? Polis o gece evde saatlerce araştırma yaptı. Ama bulursun inşallah” dedi. Bu sırada dükkâna Niyazi’nin oğlu Ali girdi. Ali, Burak ve Nevzat hemen hemen yaşıt sayılırlardı. Tanırlardı birbirlerini. Burak, Ali’ye de soru sormak istedi ama Ali acil işi varmış gibi bakkaldan alçaklarını alıp çıktı. Burak da onu tutmak istemedi aslında. İşine engel olmamak için. “Görüşmek üzere” diyerek çıktı bakkaldan ve Nevzat’ın evine çıkmak için ağır ağır çıktı basamakları. Aslında basamakları ağır ağır çıkması onun düşüncelerinin de ağır olmasından kaynaklanıyordu belki de.
Eve girdiğinde içeride hala üstünde olay yeri yazan sarı bantlar vardı. Bir an içi ürperdi. Çocukluk arkadaşının evine gelmişti ve o evde yoktu. Derin bir sessizlik vardı evde ama Burak’ın yüreğinde de derin bir acı vardı. İkisi de aynı doğru orantıda artıyordu belki de. Sessizlik ve acı. Öncelikle belki Nevzat bir yerlere not falan bırakmıştır diye defterlerini karıştırdı. Belki birilerine borçlanmıştı. Belki de birilerine borç vermişti de alamamıştı. Bu ve buna benzer bir şeyler bulmak için evin içinde dolaştı. Dışarıda kar yağıyordu. Yağan karın havada bıraktığı soğukluk evin içine de taşmıştı. Bu sefer evin sahibi olmadığı için ısıtılmamıştı ve soğukluk derin bir şekilde Burak’ı üşütüyordu. Daha sonra Burak, Nevzat’ın ceketinin cebinden birkaç kâğıt buldu. Bunlar bir tanesi bir kumarhane kartıydı. Nevzat kumar mı oynuyordu? Neden bunu kendisine söylememişti? Belki de kumar yüzünden öldürülmüştü?
Evden çıktığında sadece bu bilgi vardı elinde. Bir kumarhane kartı. Binadan çıktığında kapıda Ali ile karşılaştı. Ali iyi birine benziyordu. Çocukluğundan beri babasının yanında bakkalda çalışırdı. Ayaküstü sohbet ettikten sonra Ali’ye bir soru sordu. “Sen Nevzat’ın kumar oynadığını biliyor musun” dedi. Ali, bir an şaşırdı ve birkaç saniyelik suskunluktan sonra “Bilmiyordum” dedi. “Nevzat kumar mı oynuyormuş?” dedi. Burak, “Bilmiyorum ama evinde bu kart vardı. Belki sen bilirsin komşusunuz sonuçta o yüzden sordum” dedi. Ali, “Bilmiyorum. Şimdi senden öğrendim” dedi. Burak bunun üzerine elindeki karttan başka bir şeyi olmayınca oradan ayrıldı.
Akşam olduğunda Burak, elindeki kartta yazan adrese gitti. Belki burada bir şeyler öğrenebilirim diye düşünüyordu. Adrese geldiğinde iri yapılı iki tane korumayla karşılaştı kapıda. Elindeki kartı gösterip içeri girdi. İçeri girdiğinde birkaç masa ve bir de bar bölümünü gördü. Kimseyi tanımıyordu. İlk önce bar bölümüne gidip orda bir şeyler içerken garsonlara arkadaşı hakkında sorular sormak istedi. “Sizi ilk defa görüyorum burada” dedi garson ona. Burak, bu soruyla daha sipariş vermeden karşılaştı. Burak, “Hayır ben bir arkadaşım için geldim” dedi. Garson, anlamayan gözlerle baktı. Burak, “Siz Nevzat Kara’yı tanıyor musunuz?” dedi. Garsonun yüzü değişti. “İki gün önce ölen Nevzat beyi mi diyorsunuz” dedi garson. “Evet” dedi Burak. Belki de bu garson bir şeyler biliyordur diye düşündü. “Ben onun arkadaşıyım dedi” Burak. “Nevzat Bey aslında yeni biriydi buralarda. Ama geçen hafta bir arkadaşıyla kavga edince onu kovdular ve bir daha göremedik onu burada” dedi garson. Burak, arkadaşının kumar oynamasına şaşırdı ama bundan daha çok biriyle kavga etmesine şaşırdı. Nevzat mülayim biriydi. Ne için kavga etmiş olabilir ki diye düşündü. “Peki kimdi bu arkadaşı tanıyor musunuz” dedi Burak. Evet burada herkes herkesi tanır adı Ali’ydi” dedi barmen. Burak şaşırdı Ali mi? Kim bu Ali diye düşünmeye başladı. Garsondan, Ali dediği kişiyi tarif etmesini istedi. Bu sırada beyninden vurulmuşa döndü. Bu Ali, bakkal Niyazi amcanın oğlu Ali’ydi! Neden kavga ettiklerine dair bir şeyler öğrenmeye çalıştı ama öğrenemedi. Daha sonra Burak kumarhaneden çıkarken yine kafasında sorular vardı. Ali ile Nevzat ne için kavga etmişlerdi? Neden Ali’ye, “Nevzat’ın kumar oynadığın biliyor musun?” diye sorduğunda “Bilmiyorum” demişti? Hem öfkeli hem de üzgündü. Neden yalan söylemişlerdi ona. Ne olmuştu? Bunları öğrenmek için Sarıyer’e Niyazi amcanın dükkanına doğru yola koyuldu. Ama bu sırada polise de haber vermek istedi. Ne olur ne olmaz onların da sorgulanmasını istiyordu. Belki onlar Nevzat’ın neden öldürüldüğünü biliyorlardı.
Burak, bakkal dükkanının önüne geldiğinde baba oğul iskemlede oturuyorlardı. Onu bu kadar çok görmenin huzursuzluğu içinde biraz moralleri bozuldu. Öfkeli bir şekilde Ali’ye neden kendisine yalan söylediğini sordu. Ali’nin yüzü değişti ve şaşırdı. Bu sırada ikisi de konuşmak için onu içeriye davet ettiler. Bunun üzerine içeri girerken Ali önde babası arkada durup konuşmaya başladılar. Burak, her şeyin kendisine anlatılmasını istedi. Neden kendisine yalan söylemişti? Belki de Nevzat’ı öldürenleri biliyordu. O ve Nevzat ne için kavga etmişti? Bu soruların cevabını istiyordu. Bu sırada dükkânın kapısının kitlendiğin duydu. Aynı anda iki el silah sesi duydu. Yere düştüğünde Ali’nin gözündeki öfkeyi gördü. Ali onu neden vurmuştu? O sorular sorarken vurmuştu onu. Bu sırada siren sesleri ile polisler de dükkâna gelmişlerdi.
Gözünü açtığında hastanedeydi. Sırtından iki kurşun çıkarılmıştı. Kapısında ondan ifade almak için bekleyen komiser onun uyandığını öğrenince onu sorgulamak ve bilgilendirmek için yanına geldi.
Komiserin anlattığına göre sorgu sırasında Ali ile babası her şeyi tek tek anlatmıştı. Ali ile Nevzat kumar oynamak için o kulübe gidiyorlarmış. İlk oynadıklarında çok kazanıyor bunun üzerine daha çok oynuyorlarmış. Geçen hafta Nevzat, Ali’nin tavsiyesini dinleyip ona yüklü bir miktar borç veriyor ve bu parayı kaybediyorlar bunun üzerine kavga ediyorlar. Daha sonra Ali, Nevzat’tan tekrar borç istiyor ve bu parayı kumar oynadıktan sonra daha fazlası ile ödeyeceğini söylüyor. Öldürüldüğü akşam da borç para istemeye gidince reddedildiğini gören Ali, silahı ile Nevzat’ı öldürüyor.
Okuduğunuz için teşekkürler!
Ziyaretçilerimize Reklamlar göstererek Inkspired’ı ücretsiz tutabiliriz. Lütfen AdBlocker’ı beyaz listeye ekleyerek veya devre dışı bırakarak bizi destekleyin.
Bunu yaptıktan sonra, Inkspired’i normal şekilde kullanmaya devam etmek için lütfen web sitesini yeniden yükleyin..