Her ne kadar hayatımıza kendimiz yön vermek istesek de bazen bu bizim elimizden alınıyordu ve bize ise sadece rolümüzü yerine getirmek kalıyordu. Her şey doğum günüme uyandığım an başladı.
"Sia hadi kalk bebeğim." Babamın mırıldanmasıyla birbirine yapışan kirpiklerimi ayırdım. "Lütfen biraz daha." Battaniyeyi üzerime doğru çekmeye çalıştım ama buna engel oldu. "Hadi artık kalk. Linda aşağıda seni bekliyor." Odadan çıktığını ayak seslerinden anlamıştım. Umursamayıp uykuma devam etmeye çalıştım. Gözüm saate çarptığında panikle yerimden kalktım. Ben on yedi saattir uyuyor muydum?
Dün yaşadığım şeyleri hatırlamaya çalıştım ama her şey bulanıktı. Aşağıya indiğimde beni beklemeden kahvaltıya başladıklarını gördüm. "Günaydın" diyerek Linda'nın karşısındaki sandalyeyi çektim. "Annem işe mi gitti? Erken değil mi?" Babam suratıma bakmadan konuştu. "Önemli birkaç işi varmış." "O önemli birkaç işi umarım benim doğum günü partim değildir çünkü cidden kutlamamıza gerek yok."
Doğum günü kutlamalarından nefret ederdim. Annem ise partilerden hoşlanan ve buna beni sürükleyen bir insandı. Babam omuz silkerken sessiz sedasız karşımda duran Linda'ya baktım. Bu sessizliğini anlamaya çalışırken göz göze gelmeye çalışıyordum. O ise sürekli gözlerini kaçırıyordu. "Artık benim gitmem gerekiyor." Babam hızla ayağa kalktığında alnıma uzun bir öpücük kondurdu. Sanki son öpüşü gibi. "Kolay gelsin." Gözlerime uzun uzun baktı.
Babam mutfağı terk ederken hızla Linda'ya döndüm. " Neler oluyor?" "Hiç." Kesinlikle hiç inandırıcı değildi. Yerinden kalkıp bulaşıkları makineye dizmeye başladı. "Lin suratından belli, bir şey var. Hem sen yalan söylemeyi de beceremiyorsun." Tek kaşımı kaldırmış anlatmasını bekliyordum. Sol elinin işaret parmağını ağzına götürmüş endişeyle bana bakıyordu. Mutfaktan çıktığında salonda bir ileri bir geri gidiyordu. Hızla koltuğa oturdum. "Artık anlatacak mısın?" "Bak annem kaç gündür bir garip davranıyor. Sanki beni gözünün önünden çekerse kaybolacakmışım gibi.
Bir gün onu tavan arasında tek başına bir şeyleri karıştırırken yakaladım. Fena panik yaptı. Bana bağırdı çağırdı, tabi bende deli gibi merak ettim." Arka cebinden çıkardığı fotoğrafı bana uzattı. Aklım karışmış bir şekilde fotoğrafa baktım. Benim ailem ve onun ailesi gülümseyerek poz veriyordu. Zaten eskiden beri arkadaş olduklarını biliyorduk. Ama fotoğrafta dikkat çeken şey Linda'nın annesinin elindeki kılıç ve babamın elindeki yay. Babamın okçuluk yaptığını bilmiyordum.
"Annemin elinde kılıç, babanın elinde yay. Ama garip olan o değil. Annenin kolyesine bak." Dikkatle baktığımda elim istemsizce omzuma gitti. "Doğum lekem." " Hatırlıyor musun? İlk defa doğum lekemizi fark ettiğimizde birbirimizin ruh ikizi olduğunu düşünmüştük ve dostluğumuz daha da güçlenmişti. Ama ben artık onun bir doğum lekesi olduğunu düşünmüyorum." Söylediklerini anlamaya çalışıyordum.
" Doğum lekesi değilse ne peki?" ikimizin aynı doğum lekesi olduğunu öğrenince ne kadar saçma gelse de hiçbir zaman bunu kurcalamamıştık. Böyle bir ihtimal küçükte olsa vardı çünkü. En yakın arkadaşımla aynı doğum lekesine sahip olmak güzel gelmişti.
" Bilmiyorum ama sanki bizden bir şey saklıyor gibi değiller mi? Bu fotoğrafı eğer annem garip davranmasaydı asla bulamazdım. Sürekli senin doğum gününü beklediler. Bence bugün bize bir şey anlatacaklar."
Öylede oldu. Linda haklıydı. Bizden hayatımızı saklamışlardı.
Linda daha fazla bir şey bulmak için tavan arasını araştırmak istemişti. Her yere bakmamıza rağmen hiçbir şey bulamamıştık. Sanki tekrardan saklamışlar gibi. Lindayla beraber evime döndüğümüzde beklediğim gibi bir parti yoktu herkes salonda oturmuş bizi bekliyordu. Linda ise masanın üzerindeki kutuya kilitlenmiş bir şekilde bakıyordu. Aradığı kutuyu sanırım burada bulmuştu.
Annem oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldi. "Hoş geldiniz. Doğum günün kutlu olsun." Elinde küçük bir kutu vardı. "Teşekkür ederim." Hediyeleri sevmediğimi biliyordu. Heyecanlıymışım gibi davranmak benim için zordu. Kutuyu açtığımda gördüğüm kolyeyle gerildim. "Bu artık sana emanet." Resimdeki kolyeydi. Bir anda gelen üşüme içimi titretti.
Linda'nın babası Bay George " Gelin kızlar oturun. Size anlatacak uzun bir hikayemiz var." dediğinde içimde kaçma dürtüsü oluştu. Nedense bu hikayeyi öğrenmek istemiyordum. Koşarak kaçmak istiyordum. Linda'nın annesi Bayan Sandra araya girdi. " Sadece şunu bilmenizi istiyoruz. Bu dünyadan ne kadar uzak olursanız her şey sizin için o kadar iyi olur diye düşündük ve bu kararımızın da her zaman arkasındayız." Annem devam etti ve konuya direkt girdi. "Bu dünya sadece insanlardan oluşmuyor. Biz avcılar ve diğer tehlikeli yaratıklar var. O doğum lekeniz sizin bu dünyaya ait olduğunuzun simgesi." Ağzımdan histerik bir kahkaha çıktı.
"Siz neden bahsediyorsunuz? Linda avcıymışız biz." Elimle ikimizi işaret ediyordum. İçimdeki kahkaha atma hissini bırakamıyordum. Tişörtümü indirip doğum lekemi öne çıkardım. "Eğer bu simge avcı olduğumuzun kanıtıysa neden sizde de yok." Annem omzunda daha öne hiç görmediğim doğum lekesini gösterdi. Bayan Sandra'nın lekesi ise kürek kemiğinin altına doğruydu. Gözlerim Bay George'a kaydığında onunda aynı yerdeki lekesini gördüm. Babama döndüğümde gözlerimin içine bakacağını zannediyordum ama o boynunu bükmüş kenetlediği ellerine bakıyordu.
"Baba?" sesim nedense fısıltı şekilde çıkmıştı. Sanki daha yüksek sesle konuşursam onu kıracakmışım gibi. Başını yavaşça kaldırdı ve mavi gözlerini gözlerime dikti. Kafasını sallarken " Benim simgem yok." "Neden yok?" O avcı değil miydi?
"Çünkü avcı değilim. Ve.. ve ben" yarım bıraktığı cümlesine anlam yüklemeye çalışıyordum. Annem babamın elini tuttu, onun yanında olduğunu hissettirdi. Ama babam konuşmadı. " Adams senin gerçek baban değil." Duyduğum şeyle kulağım uğuldamaya başladı. Ne? Ne demek babam değildi? O benim babamdı. Geceleri uyuyamadığımda bana masal okuyan, her düştüğümde beni kaldırmak için elimi tutan kişiydi. Benim babamdı. Ne ara bahçeye çıktığımı bilmiyordum. Sarılan kollarla görüşümün bulanıklaştığını fark etmiştim.
Sara gelmişti."Şhh. Tamam. Bak mavi gözlerin sevmediğim halini aldı." Mavi gözlerim. Her zaman babamdan aldığını düşündüğüm mavi gözlerim. Doğru babamdan almışım ama düşündüğüm adamdan değil.
"Neden hayatım elimden gidiyormuş gibi hissediyorum. Değişen bir şey yok ki. O hala benim babam. Öyle değil mi?" ilk adım seslerini daha sonra o sevdiğim sesi duydum. " Tabi ki de hala babanım. Sen de benim mükemmel kızımsın." Sıkı sıkı sarıldım. "Beni hiç bırakma tamam mı?" fısıltılarıma yanıt vermedi. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım.
" Sen çok güçlü bir kızsın Sia. Sen istemediğin sürece yanından ayrılmayacağım." "Anastasia içeri gelin. Hikaye daha bitmedi." Annemin sesini duyduğumda ona doğru döndüm. " Ben daha fazla hikaye duymak istemiyorum." "Anastasia içeri gir çabuk." Annem yine otoriter sesiyle konuşmuştu ancak bu sefer bana bakmıyordu. Gözleri karşı kaldırımda duran adama bakıyordu. Babam beni oturduğum yerden kaldırdı. İçeri hızla girerken annemin babama " Geldiler. Çabuk olmalıyız." dediğini duydum.
Annem evin içinde bağırıp duruyordu ama ne dediğini algılayamıyordum. Evin içinde sağa sola savruluyordum.Tehlike. Çabuk olun. Okula gitmeliler. Buradan hızlıca uzaklaşın, onları biz oyalarız. Daha sonra orada buluşuruz. Kim ne söylüyor anlamıyordum.
Her şey çok hızlı gelişmiş kendimi arka kapıdan çıkıp arabanın içine girerken bulmuştum. Arabayı babam kullanıyor onun yanında da Bayan Sandra vardı. "Neler oluyor?" Linda çığlık atarak sormak istediğim soruyu gayet rahat bir tavırla sormuştu. " Tehlikedesiniz. Hemen buradan gitmeliyiz." Babam gittikçe hızlı sürmeye başlamıştı.
Linda sert bir tavırla "Anne bize neler olduğunu anlatmak zorundasınız." demişti. " Bakın şuan sizin güvenliğinizi sağlamak için Akademiye gidiyoruz. Orada her şeyi öğreneceksiniz." Daha fazla konuşmadı.
Yol uzadıkça uzuyordu. Bir tehlike varsa neden annemler geride kalmıştı. Akademi denilen yer neresiydi? Birkaç saat sonra gün ağaracaktı. "Annemlerden bir haber var mı?" ikisinden de ses çıkmadı. Telaşlanmıştım. "Onları orada bırakıp nasıl gidebiliriz." Sesim sinirli çıkmıştı. "Sia. Annen en iyi avcılardan birisi merak etme. İşlerini hallettikten sonra bizimle buluşacaklar. Hatta emin ol çoktan buluşma noktasına gitmişlerdir." Sesi kendinden emin çıkıyordu. Zaten güvenmekten başka bir seçeneğimde yoktu.
Bir anda sarsıldık. Ağzımdan çıkan istemsiz çığlık arabanın takla atmasıyla kesildi. Gözüme doğru sızan sıvıyla gözüm yandı. Canım acıyordu. "İyi misiniz?" Evet demeye çalışsam da sesimi bulamamıştım. Linda'nın inlemesiyle ona doğru baktım. Onun tarafındaki cam parçalanmış ve yüzünü kana bulamıştı. Endişeyle ona baktım. Gözlerinde acı gördüğüme yemin edebilirdim. Kendi tarafımdaki canı kırmak için tekmeledim. Kesinlikle kolay değildi.
Etrafımızı saran kırmızı dumanın nereden geldiğini anlayamadım. Ön tarafa bir bakış attığımda kimse yoktu. Çevremi incelediğimde babamı ön tarafta gördüm. Ne zaman dışarı çıkmayı başarmıştı ki? Ayağa kalkınca hızla Linda'nın yanına geçtim. Kırık camdan dışarı çıkması için yardımcı oldum. Yanında boş sallanan kolu fark ettiğimde kolunun çıktığını düşünmüştüm. Babam yanımıza geldiğinde " Hadi gitmeliyiz." dedi. Bayan Sandra elinde kılıçla hemen yanında duruyordu.
Elime kılıçlardan birini tutuşturduğunda ağırlıkla tökezledim. Bu kılıçla ne yapmamı istiyordu. Kılıcı bana verdikten sonra Linda'nın kolunu tuttu. "Sık dişini. Üçe kadar say." Linda daha bir demeden kolu yerine takmış ve oynatmaması için hızla sargıya almıştı. "Buradan hemen gitmeliyiz. Çok az kaldı." Orman yoluna girip koşmaya başlamıştık. Kimden kaçtığımız ise muallaktı.
Arabanın nasıl bir kuvvetle takla attığını da çözmüş değildim. Sadece koşuyordum ve düşmemek için ağaç dallarına dikkat etmeye çalışıyordum. Etrafımızdaki kırmızı duman yoğunlaşmıştı. Bayan Sandra "Acele edin. Hemen ileride." dese de baktığım açıklıkta hiçbir şey yoktu. Bir an da duran Linda'ya takılıp yere yuvarlanmamıza neden oldum. Kafamı kaldırdığımda gördüğüm kadınla dilim tutuldu.
Gözlerinin beyazı yoktu, tamamen kırmızıydı. Bayan Sandra'nın "Abaddon." diye fısıldadığını duydum. Yüzündeki şaşkınlığı görebiliyordum. Kadın sırıttı. "Bana onu ver. Tek istediğim o." "Sana hiçbir şey vermem." Elindeki kılıcı sıkıca tuttu ve Abaddon'a saldırdı. Abaddon'un elleri boşken bir anda kırmızı bir kılıç belirdi. Kılıcı muhtemelen benden büyüktü. Babam yerden kalkmamıza yardım etti.
"Açıklığa gidin çabuk." Gözlerinde telaş vardı. "Sizi burada bıraka.." cümlemi tamamlamama izin vermedi ve bizi açıklığa doğru iteledi. Bayan Sandra Abaddon ile savaşıyordu. Kendini ne kadar zorladığını görebiliyordum. Açıklığa doğru ilerlerken arkama bakmadan edemiyordum. Onları burada bırakamazdım. Düştüğümde elimden fırlayan kılıcı gördüm. Eğer o kılıcı alabilirsem belki yardım edebilirdim. Linda'nın kolumu tutan elinden sıyrıldım ve geriye doğru ilerledim.
"Anastasia gitme!" Linda beni tutmaya çalışırken babamın içinden geçen kılıcı gördüm. Bütün bedenim buz kesmiş kıpırdayamıyordum. Bağırıyor muydum onu bile bilmiyordum. Ağzından akan kan toprağa damlarken kolumdan çekiştirildim. Beni tutan Linaya baktım. Geriye doğru çekmeye çalışıyordu. Gözlerim babamın toprağa düşüşüne şahit olduğunda açıklığa çıkmıştık. Gözlerimin önünde babam yok olmuştu.
"Anastasia kendine gel." Bedenim sarsılıyordu ama ben kendimde değildim. "Babam o.." "Tamam sakin ol. Kendine gel. Bana bak. Anastasia." İçimdekileri dışarı çıkarırken yerde oturduğumun farkında değildim. Midem kasılıyor canımı acıtıyordu. Hızla ayağa kalkıp yerdeki kılıcı aldım. "Babamı bulmamız lazım. Ölmedi o. Babam ölmedi." Gitmeme izin vermediler. Sandra bana sıkıca sarılırken " Merak etme ölmedi. Ölmeyecek kurtaracağız onu." dediğinde umutla gözlerine baktım. Gözüm arka tarafına kaydığında binayı gördüm. Nerden çıkmıştı ki? Açıklıkta böyle kocaman bir binayı görmemiş olamazdım değil mi? "Anastasia şuanda ayakta durmana ihtiyacım var. Biliyorum zor ama yapman gerekiyor." Gözlerine bakmaya çalıştım ama gözlerini göremedim.
Okuduğunuz için teşekkürler!
Ziyaretçilerimize Reklamlar göstererek Inkspired’ı ücretsiz tutabiliriz. Lütfen AdBlocker’ı beyaz listeye ekleyerek veya devre dışı bırakarak bizi destekleyin.
Bunu yaptıktan sonra, Inkspired’i normal şekilde kullanmaya devam etmek için lütfen web sitesini yeniden yükleyin..