berattasgit_turkish Berat Taşgit

Belki klasik aşk hikayelerinden sıkılmışsınızdır, hani şu kız okuldaki kötü çocuğa aşık olur sonra olaylar saçma sapan gelişir. Bu kitapta saçmalığa yer yok, sahte dostluklara, sahte arkadaşlıklara, küslüğe, dargınlığa yer yok. Biraz kalıplaşmış şeylerin dışına çıkmak istiyorsanız bu kitap tam size göre. Çünkü olaylar bir erkeğin gözünden yaşanıyor ve anlatılıyor, sadece aşk değil daha çok arkadaşlık üzerine kurulu bir hikâye, yan karakterler sönük değil olayların bir parçası. Sıkılacağınız monotonluk veya atlayacağınız satırlar yok, onun yerine bazı sahnelerde gülmekten karnınız ağrırken bazı sahnelerde ağlamaktan gözleriniz şişecek. Karakterlerin duygularını içinizde hissedeceksiniz, çünkü bu kitap kalpten yazılmış bir kitap. Amacı olan bir kitap “Böyle hikâyeler yalnızca kitaplarda olur sanıyordum.” “Hayır, böyle bir hikâye kitaplara sığmaz.”


Romantizm Tüm halka açık.

#romantizm #arkadaş #aşk #aşkhikayesi #aşık #aşıkolmak #basketbol #beklemek #deniz #dost #dram #erkek #gençkurgu #hüzün #kız #lise #platonik #romance #romantik #sevgi #sevmek #umut #çaresizlik
0
800 GÖRÜNTÜLEME
Devam etmekte - Yeni bölüm Her Perşembe
okuma zamanı
AA Paylaş

BÖLÜM 1

Yeni şehir, yeni okul, yeni hayat, yeni arkadaşlar ve yeni sorunlar. Evet bugün son yılımın ilk günü ve daha bir ay önce taşındığımız bu şehir ne kadar büyük olsa da bana dar ve sıkıcı geliyor. Oturduğumuz sitede ne bir arkadaşım var ne de bir eğlence, son bir aydır tek yaptığım uyumak, oyun oynamak, yemek yemek ve tekrar uyumak. İzmir'e taşınmayı hiç istemiyordum ama babamın tayini ile buraya geldik, o bir polis bu yüzden sürekli şehir değiştirdik ama bu sefer farklı artık lise sonum ve üniversite için son adımı atıyorum. Muhtemelen ailemle aynı evde yaşadığım son senem. Sorumluluklarım artıyor tabii bununla beraber sorunlarım da artacaktı bunun farkındaydım.


Sabah alarmıyla uyandım. Bugün lise sonun ilk günü aman ne harika yeni şehirde yeni okul. Aşağı kata indiğimde annem ve kardeşim çoktan kalkmışlardı "Günaydın anne." Annem yine her zamanki güler yüzüyle "Günaydın yakışıklım" dedi. Küçük kız kardeşim İrem koşarak üstüme atladı o da henüz birinci sınıfa başlamıştı "Günaydın prenses." İrem’i kucağımdan indirip masaya oturdum ve annemin bana hazırladığı sandviçlerden ikisini portakal suyuyla beraber yedim. Portakal suyu en sevdiğim meyve suyuydu ve annem de bunu biliyordu. Kahvaltımı ettikten sonra dişlerimi fırçalayıp üst kattan çantamı aldım, çantama yanımdan hiç ayırmadığım çizim defterim ve iki kalemden başka bir şey koymamıştım. Kalemliğim bile yoktu daha doğrusu kalemlik kullanma alışkanlığım yoktu son birkaç yıldır turuncu bir uçlu kalemim ve çizim defterime resim çizmek için kullandığım bir kalemle okula gidip geliyordum evet resim çizmeyi çok seviyorum bir parkta, alışveriş merkezinde, okulda, evde aklıma gelebilecek her yerde bir şeyler karalamaya ve gördüğüm şeyleri resmetmeye bayılıyordum ve renkli kalemlerden ziyade karakalem kullanmayı seviyordum. Kapıdan çıkarken annemin sesini duydum "Yeni okulunda iyi eğlenceler." Okul ve eğlence mi gerçekten mi? Bu iki kelimenin aynı cümlede olması bile saçma. Anneme veda ettikten sonra okula doğru yol aldım, okul çok uzak değildi on beş dakikada gidiyordum. Babam devlet lisesindense kolejde okumamın daha yararlı olacağını söylemişti. Bunlar yetmiyormuş gibi şimdi bir de burnu havada tiplerle uğraş dur. Okul sanki uçurumun kenarına kurulmuş gibiydi, okulun son düzlüğü pardon düzlük dedim resmen dağa tırmanış yapıyoruz. Diyorum ya her şey berbat işin yoksa her gün bu yokuşu çık. Okulun dış kapısında dikiliyordum ve okula bakıyordum bacaklarım oraya girmemek için beni zorluyordu ama mecburdum liseye başlamak gibi bir delilik yapmıştık sonuçta zaten aklı olan neden bunları çeksin ki. Neyse artık başa gelen çekilir deyip ayak uydurmaya çalışacağız. Okula girer girmez bizi konferans salonuna aldılar ve okul müdürü uzun bir konuşma yaptı. Adam klasik bir okul müdürü gibiydi orta yaşlı hafif kilolu, kel, takım elbiseli ve siyah bir ayakkabı, bıyığı da unutmamak gerek tabii müdürlerin olmazsa olmazı bir bıyık, hem de en komiğinden ama bu adam komik değildi aksine biraz da sinir bozucuydu umarım onunla karşılaşmak zorunda kalmam. Müdürün konuşması bitti ve sınıflarımıza dağıldık. Harika, sınıfım 12/B. Sınıftan içeri girdim ve arkalarda bir sıraya oturdum. Defterime bir şeyler karalarken bir sesle irkildim "Oturabilir miyim?" Benden biraz uzun sarışın kahverengi gözlü ve hafif kalıplı bir çocuktu bu "Tabii oturabilirsin." Ben defterimle uğraşırken aynı sesle bir daha irkildim "Ben Özer" defterimi kapatıp ona döndüm "Ben de Demir." "Memnun oldum. Pek konuşkan değiliz ha." Haklıydı pek konuşkan değildim "Sadece lisenin vermiş olduğu gerginlik." Özer "Ben o kadar gergin değilim yani en fazla ne olabilir ki" diye konuşmaya devam etti "Haklısın belki de fazla kasıyorum henüz bu şehre alışamadım" dedim. Özer "Demek İzmir'e yeni geldin." Özer iyi bir çocuğa benziyordu sohbeti cana yakındı o konuşuyor ben karşılık veriyordum, devam ettim "Evet buraya bir ay önce taşındık." Özer "Ben doğma büyüme buralıyım." Biraz sessizliğin ardından Özer bu sessizliği tekrar bozdu "Senin de ağzından laf almak için cımbız gerekiyor, biraz konuş ne bu soğukluk." Gülerek karşılık verdim "Haklısın daha önce böyle uzun süre benimle konuşmak isteyen biri olmamıştı zaten birkaç arkadaşım var onlar da ilkokul arkadaşım ve burada değiller." Özer "Neden arkadaş edinmiyorsun?" Diye sordu. "Babam polis ve gittiğimiz şehirlerde iki üç yıl anca duruyoruz ve bu da kalıcı bir arkadaşlık kurmayı zorlaştırıyor." Özer "Umarım burada uzun süreli kalırsınız." Biz konuşurken sınıfa matematik öğretmeni girdi, ilk ders matematik işin yoksa okulun ilk gününden matematik işle, gerçekten bayağı eğlenceli geçiyor ilk günüm.


Öğle arasında yemekhanede Özer'le beraber oturdum, Özer bana oranla çok daha fazla sosyal bir çocuktu daha şimdiden bir sürü arkadaşı olmuştu. "Biliyor musun Demir senin dışında bu insanların hiçbiri samimi değil." Şaşırmıştım "Nasıl yani?" Özer lokmasını yutup devam etti "Diğerleri hep yapmacık ama sen samimisin, düşüncelerinle, konuşma tarzınla, herkesten farklı giyim tarzınla, kıvırcık ve dağınık saçlarınla, bal köpüğü gözlerinle, bakışların bile sıcak her ne kadar sohbetin buz gibi olsa da diğerlerine oranla samimisin." Bunu duymak bir nebze de olsa iyi hissettiriyordu. "Yaptığın bir spor var mı?" Diye sordu Özer. "Hayır, yok", Özer güldü "O zaman beraber basketbol oynayacağız." "Bilemiyorum Özer çok sportif değilim." Özer "Bende öyle efsane oynamıyorum sadece evde bu yaz bir hevesle aldığım basketbol topum var ve tek başına oynamak çok sıkıcı oluyor." Yemeğimden bir kaşık daha aldım "Tamam o zaman bizim sitede bir basketbol sahası var istersen gel."

Özer suyundan bir yudum aldı "Tamam o zaman bu hafta sonu geleyim". Yemeğimizi bitirdikten sonra bahçeye çıkıp bir bankta oturduk ve biraz sohbet ettik.


Öğleden sonra ilk dersimiz biyolojiydi ve benim dersi dinleme gibi bir düşüncem de yoktu ancak Özer pür dikkat derse odaklanmıştı ben de defterimi çıkarıp bir şeyler karalamaya başladım bu sırada gözüm sağ en öndeki sırada oturan kıza ilişti kafamı sallayıp çizimime odaklandım ben çizimimi tamamlayamadan zil çalmıştı. "Ben dışarıya çıkıyorum geliyor musun Demir?" diye sordu Özer, ama pek çıkasım yoktu ve kafamı hayır anlamında salladım, sınıfta dört beş kişi kalmıştı tabii o en ön sırada oturan kız da duruyordu ama bu sefer arka sırasındaki arkadaşıyla konuşuyordu, gözlerimi çekmek istiyordum ama yapamıyordum uzun altın sarısı düz saçları, beyaz teni ve güzel buz mavisi gözleriyle oturuyordu, sanki bir mıknatıs gibi gözlerimi sürekli üstüne çekiyordu ve ben de buna karşı koyamadan onu izliyordum. Önümde şaklayan parmaklar ile kendime geldim bu Özer'di "Demir burada mısın? Nereye bakıyorsun sen?". "Hiçbir yere, dalmışım sadece." Özer pek inanmış gibi görünmüyordu "Peki o zaman öyle diyorsan öyle olsun." Ders yine biyolojiydi ve bu ders hiç bitmiyordu sanki kırk dakika kırk asır gibiydi ve ben defterimde yeni bir sayfa açtım ne çizeceğimi bilmiyordum aklımda sadece o kız vardı bende onu çizmeye başladım. "Ne çiziyorsun sen yine?" Özer'in sesiyle defteri yere düşürmem bir oldu tabii bu sırada bütün sınıf bana döndü. "Pardon hocam" dedim ve Özer'e döndüm "Napıyosun oğlum ödümü kopardın." Özer sessizce "Sen oraya bir kız resmi çiziyordun, geldiğimde de öndeki kızlara bakıyordun." Çıkıştım "Ne alakası var rastgele bir resim hem gözüm dalmıştı o zaman da." Özer defteri bir anda aldı ve son çizdiğim sayfayı açtı "Ya var ya senin çizim yeteneğin fotoğraf makinelerinde yok, dur bakalım sınıftaki hangi kız bu." Özer'i dürterek "Ya versene şunu" dedim. Özer keyifliydi "Buldum şu en öndeki kız bu, adı Sinem miydi neydi." "Bağırmasana abi." Özer bana bir bakış attı "Tamam tamam ikimiz arasında sır kalacak." "Daha bu teneffüste gördüm kızı abartılacak bir şey yok." Özer bana şaşkın bir ifadeyle "Sen yan sınıfta mı okuyorsun ne bu vurdumduymazlık. İnsan bir etrafındakilere bakar." "Şu an sadece sen varsın tanıdığım."

Özer gülümsedi "Telefon numarasını alayım mı?"

"Nasıl yapacaksın?" diye sordum. "Bekle ben hallediyorum zil çalsın bende." Zilin çalmasına sadece beş dakika kalmıştı ama o beş dakika geçmiyordu. Neyse sonunda zil çalmıştı ve Özer bana bir bakış atıp sınıfa konuştu "Gençler herkes numaraları versin bana akşama bir sınıf grubu açayım." Tabii ya sınıf grubu nasıl da akıl edemedim. Beş dakika sonra Özer elinde numaralar olan bir kağıtla geldi "Al bakalım bu Sinem'in numarası." "İyi de ne yapacağım ne yazacağım ona?" dedim. "Valla orasını bilemem, ben numarasını aldım sana verdim sen ne yaparsan yap." Cebimden telefonu çıkarıp numarayı kaydettim. İyi de ne yazacaktım ki? En iyisi hiçbir şey yazmamak.


Son ders de bitti ve okul dağıldı, Özer bizim sitenin birkaç mahalle ilerisinde oturuyormuş onunla beraber yürüdük tabi boş durmadı "Sinem'i çok mu beğendin sen." Nasıl cevaplayacağımı bilemiyordum "Yani bilemiyorum daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım sadece gözlerimi ondan alamıyorum o kadar." Özer gülerek devam etti "Sen olmuşsun." "Ne olmuşum?" "Âşık olmuşsun kardeşim geçmiş olsun." Hafifçe gülümsedim "Belki de haklısın." Bizim eve gelince Özer devam etti ben de eve çıktım anahtarımla kapıyı açtım. İçeri girer girmez yüzünde prenses maskesiyle İrem üstüme doğru koşuyordu "Şimdi tam prenses olmuşsun." İrem kıkırdadı "Abi bugün çok güzeldi bir sürü arkadaşım oldu. Okuldan da bu prenses maskesini verdiler artık ben de prensesim." Yanaklarını sıkıp yukarı odama doğru çıkarken annem önümü kesti "Nasıl geçti günün?" Kendimden emin bir şekilde "Gayet iyiydi Özer diye bir arkadaşım oldu çok iyi bir çocuk sınıftaki tek arkadaşım o." Annem "İyi bakalım git üstünü değiştir sonra gel yemek yiyeceğiz." Yukarı çıkıp üstümü değiştirdim aklımda hala Sinem vardı ama emin değildim gerçekten âşık mı olmuştum? Yoksa öyle mi düşünüyordum? Ya da sadece geçici bir hoşlantı mıydı? Kafamda çok fazla soru var ve karnım çok aç bunlara sonra da kafa yorabilirim.

08 Ocak 2023 14:20:21 0 Rapor Yerleştirmek Hikayeyi takip edin
0
Sonraki bölümü okuyun BÖLÜM 2

Yorum yap

İleti!
Henüz yorum yok. Bir şeyler söyleyen ilk kişi ol!
~

Okumaktan zevk alıyor musun?

Hey! Hala var 5 bu hikayede kalan bölümler.
Okumaya devam etmek için lütfen kaydolun veya giriş yapın. Bedava!