Tavernada oturmuş Vuur'un gelmesini bekliyordum. Sırt çantamdaki aletlerimi kontrol ederken nihayet tavernanın kapısında cüsseli arkadaşım göründü. Tüm heybetiyle kalabalığı yarıp yanımdaki sandalyeye oturdu.
"Hoş geldin kardeşim. Nerelerdeydin?"
"Para kazanıyordum."
Vuur altın kesesini masaya koydu.
"Yine hangi kelleyi avladın?"
"Bu sefer daha... İnsancıl bir iş yaptım doğrusu."
"İnsancıl mı?"
"Bırak kılıcımı, yumruğumu bile savurmadım."
"Nasıl oldu o?"
"Elma satan seyyar bir satıcının tezgahı devrilmişti ben de onun için hepsini topladım."
"Bu yüzden sana bir kese dolusu altın verdi yani."
"Evet."
Gözlüğümü çıkarıp masaya bıraktım. Daha sonra gözlerimi Vuur'un gözlerine diktim.
"Bunca yıldır ortağız, beni hiç mi tanıyamadın?"
"Bir kere de inanmış numarası yapsan ne olur Wankewa?"
"Bulunduğumuz evrenin işlerine bu kadar karışmamamız gerektiğini biliyorsun Vuur."
"Şaka mı yapıyorsun? Bizim görevimiz bu. Bir evrende sorun çıkıyor ve bizi arıyorlar, şuraya gidin bu aleti alın. Bu evrende bir kral bütün dünyaya hükmedecek onu engelleyin. Yeni bir tür çıktı ve diğer canlıları yok edecek onu bize getirin. Bunun gibi bir sürü göreve çıkıyoruz ve sen bana diyorsun ki toplumu rahatsız eden kişileri durdurma."
"Ciddi misin? Biz gerçekleşmiş veya gerçekleşmek üzere olan dengesizlikleri önlüyoruz. Yeni bir dengesizliği ortaya çıkaracak bir şey yapmamamız gerekiyor. Gerçi bunları sana neden anlatıyorsam?"
"Pardon Bay çoklu evrendeki en zeki varlık. Seninle aynı fikirde olmadığım için çok özür dilerim."
"Ben sadece senin başına bir şey gelsin istemiyorum. Bir dengesizlik kıvılcımı çakarsak ve bunu senin yaptığın anlaşılırsa seni görevden alırlar. Ben de beyni, kaslarının binde biri kadar bile çalışamayan insanlarla göreve çıkmak zorunda kalırım."
"Neyse, ben de senden başkasıyla çalışmak istemem. En uzun süre birlikte çalışan ikili biziz. Değerli bir ortaklığımız var. Her neyse, buradan ne zaman çıkıyoruz çünkü ben gerçekten sıkılmaya başladım?"
"Muhtemelen birkaç saat içerisinde haber gelir ve yeni evrene geçeriz."
"O zaman biraz eğlenelim."
Vuur bunu derken bilek güreşi yapan topluluğa gözünü dikti, böyle durumlar benim ilgimi çekmediği için onunla beraber gitmedim.
Masadan kalkıp kalabalığın arasına doğru yol aldım. Wankewa eğlenmeyi hiç bilmiyor, sürekli bir şeyler düşünüp yeni planlar kuruyor. Gerçi böyle olması işime geliyor çünkü bir yandan savaşıp bir yandan da çıkış yolumu hazırlamak epey zor oluyordu. En azından çıkışı hazırlayacak biri var ve bu yüzden işin eğlencesine daha iyi odaklanabiliyorum. Kalabalığı yarıp bilek güreşi yapılan masanın dibine girebilmiştim.
"Ben de güreşmek istiyorum."
Bahisleri toplayan adam bana baktı, "Buralı değilsin."
"Bir sorun teşkil eder mi?"
"Adil dövüşen herkese kapımız açık."
"Hileyle işim olmaz merak etme."
"Katılmak için belirli bir ücret ödemen gerekli."
Belimdeki keseyi çıkarıp masanın üzerine koydum, "Bu yeterli mi?"
"Fazla bile."
"Hepsini al, fazlasını kendi üzerime bahis oynuyorum."
"Öyle olsun bakalım. Bu yabancının karşısına çıkmak isteyen, şehrimizin kudretini göstermek isteyen kim varsa şimdi yüreğini ortaya koysun!"
En başta karşıma benden biraz daha zayıf görünen genç bir adam çıktı. Cesaretini takdir etsem de dövüşü bırakacak değilim. Maalesef genç adam daha tezahüratlar bile başlamadan yenilmişti. Bu kadar hızlı bir yenilgi beklemeyen yerliler şaşkınlıklarını ufak bir suskunlukla belli ettiler. Daha sonra bahisçi sesini yükseltti, "Yabancı oldukça kuvvetli olduğunu bize gösterdi, sıradan vatandaşlarımızla değil tavernamızın şampiyonları ile müsabaka yapmasına ne dersiniz?"
Kalabalıktan haykırışlar ve tezahüratlar yükseliyordu.
"Tavernamızın geçtiğimiz seneki şampiyon güreşçisi, Kol Kıran Kyrie'yi size takdim ediyorum!"
Karşıma oturan adam cüsse olarak bana yakındı ve kolunda çetele tablosunu andıran dövmeler vardı. Adam dikkatimi fark etti ki benimle konuşmaya başladı, "Güreşirken kırdığım her kol için bir çizik attım."
Yazık olmuş insanlara. "Dişli bir rakip ancak savaşın zevkini arttırır."
Kyrie gülmek ve homurdanmak arası bir ses çıkardı. Bahisçi ellerimizi birleştirip üçten geriye sardı ve bıraktı. Adam bir önceki gence hiç benzemiyordu. Gerçekten sağlam bir bileği olduğunu kabul etmeliyim. Ama bu adam da birkaç dakikadan ileri gidemeyip yenildi. Yenilmesinin üzerine ayağa kalkıp elini uzattı, "Adil bir dövüştü, tebrik ederim. Benim buradaki en iyi adam olduğumu sanma, yeterince iyi bir rakip olmadığı için artık dövüşlere katılmayan bir şampiyonumuz daha var. Eğer istersen karşına çıkarabilirim ama biraz sert bir adamdır ve güreşten tatmin olmazsa sana ciddi sıkıntılar çıkarabilir."
Uzanan eli sıktım, "Eğer bir sıkıntı çıkarsa ben hallederim."
Bunun üzerine genç bir çocuğun kulağına fısıldadı ve çocuk koşarak tavernadan çıktı. Kolumu aşağı sallandırıp dinlendiriyor gelecek adamı merak ediyordum. Bu kadar kendinden emin biri nasıl görünür acaba? Bu sorularım daha bitmeden tavernanın kapısı ciddi bir gürültüyle açıldı. İçeriye giren adam kapıdan eğilerek geçmişti. Cüsse olarak benden bir buçuk kat büyük bir adamdı. Sakalları göğsüne kadar uzanıyor yüzündeki birtakım yaraları da kapatıyordu. Her adımında sanki yer sallanıyordu. Kalabalık onun geçeceği kadar açılıyor ve ardından kapanıyordu. Nihayet masanın önüne gelip oturdu. Oturduğunda bile hâlâ yüzüne bakmak için kafamı kaldırmak zorunda kalıyordum. Adamın o kadar gergin bir yüzü vardı ki sanki dünyadaki her şeyden nefret ediyordu. Kolunu masaya koydu ve uzattı, hiç konuşmadan sadece güreş pozisyonunu aldı. Ben de elini tuttum, eli de kendi kadar büyüktü ve benim elimi resmen yutmuştu. Bahisçi üçten geriye saydı ve güreşi başlattı. Herif hem namının hem de cüssesinin hakkını veriyordu. Bileğimi ortada tutmakta oldukça zorlanıyordum. Kas gücümün bu adama yetmeyeceğini anlamıştım ve hemen bir taktik geliştirmem gerekiyordu. Biraz düşünürken boşa çıkarma taktiği aklıma geldi. Son gücümle itip onun da maksimum gücünü kullanmasını sağlayacak ve bir anda kendimi geri çekip anlık bir boşluğa düşürecektim. Bu güç boşalımından yararlanıp henüz kendini toplayamadan bir hamleyle yenecektim. Düşündüğüm gibi yapıp son gücümle itmeye başladım, bileği kendi tarafına yatmaya başlıyordu ve bu korkuyla onun da bastırdığını hissetmiştim. Şimdi planımı uygulama vaktiydi. Elimi bir anda salıp bileğini kendi tarafıma yatırdım, tam elim masaya değecekken bir mancınık misali adamın elini fırlattım. Sonuçta planladığım gibi oldu ve eli masaya değdi. Kazanmıştım. Kalabalık bir anlığına sustu, herkesin nutku tutulmuştu. Şampiyon dahil herkes donakalmıştı. Yenilgiyi hazmedemeyen adam hışımla ayağa kalktı, "Hile yaptın!"
Aynı şekilde ben de ayağa kalktım, "Hile yapmadım, akıllıca dövüştüm."
"Dövüş öyle olmaz böyle olur." Dedikten sonra sağlam bir yumruk yedim. Bu sırada kalabalık açılıp çember oluşturmuştu ve bahisçinin yeni bahisler topladığını görebiliyordum. Demek istediğiniz dövüş, o zaman size istediğinizi vereyim. Aynı şekilde ben de bir yumrukla karşılık verdim. Herif cidden sağlamdı, sanki duvarı yumrukluyor gibi hissetmiştim. Bize bırakılan alan dar olduğu için cüsseden kaynaklı çeviklik avantajımı yeterince verimli kullanamıyordum. Bana adil dövüşmemi söylemişlerdi ama sanırım bu adam adil dövüş kuralı koyulmadan önce güreşi bırakmış. Attığım yumruklar adamı nerdeyse sendeletmiyordu bile. Ben beş kere vuruyorum bir şey olmuyor adam bana bir kere vuruyor yere yapışıyordum. Adam dövüşürken konuşmayı da ihmal etmiyordu, "Şehrime gelip bizi dolandırabileceğini mi sanıyorsun?"
"Ben kimseyi dolandırmadım, kurallara göre dövüştüm."
"Kural mı? Kural ben ne dersem odur ve sen hile yaptın."
"Bence aklın yeterince çalışmadığı için yaptığım şeyi anlamadın belki sihir sanmışsındır ha? Sihre inanır mısın küçük çocuk?"
Söylediğim şeyler adamı sinirlendirmekten başka bir şey yapmıyordu. Üzerime doğru geliyor ben geriye adım atsam da çemberin çeperlerini oluşturan topluluk beni tekrar iç tarafa doğru itiyordu. Yine geri adım attığımda bu sefer beni itmek yerine tuttular, "Dövüşten kaçma yabancı, bu onurlu bir davranış değil."
Adam üzerime doğru gelip sıkıştığım yerde yumruklamaya başladı, "Buradan canlı çıkamayacaksın ucube."
Gerçekten yetmişti artık, "AAARRRGGGHHHH!!!"
"AAARRRGGGHHHH!!!"
Gelen sesle birlikte kafamı kaldırdım. Evet, bu sesi nerde duysam tanırım. Bizim çocuk sinir krizi geçiriyor. Hızla eşyalarımı toparlayıp masaya bir miktar altın bıraktım. Kalabalığı yardığımda Vuur'un dev gibi bir adamla dövüştüğünü gördüm. Art arda yumruklar savuran Vuur. Adamın karşılık vermesine izin vermiyordu ya da adam bu yumruklara karşılık verecek kadar hızlı değildi. Adamo kadar devasaydı ki, Vuur'un bazı yumruklarını zıplayarak atması gerekiyordu. Sonunda sendeleyen adamı belinden kavrayıp bir hamleyle kaldırdı ve yere fırlattı. Evet yanlış duymadınız, kendinden nerdeyse iki kat büyük bir adamı kaldırıp yere fırlattı. Adam düşer düşmez üstüne çıkıp rastgele yumruklar savurmaya başladı. Çok fazla kan çıkmaya başlamıştı, yerde yatan adamın suratı artık seçilemez hale gelmişti ki artık müdahale etme vaktimin geldiğini hissettim. Hızla arkasından tutup adamın üzerinden kaldırmaya çalıştım, kendini tutanın ben olduğumu görmediği için dönerken birkaç yumruk savurdu. Hepsini savuşturup kendine gelmesi için bir tane tokat attım, "Bana mı yumruk atacaksın?"
Tokadın ardından hızla kendine gelmişti, "Wankewa, yine bütün eğlenceyi kaçırdın be dostum."
"Adam öldü galiba."
"Yok yok ben nerde duracağımı bilirim. İnsanlara zarar vermem."
"Belli oluyor."
Kalabalıktan yuhalama sesleri duyuluyordu. Vuur, "Tamam beyler sakin olun, bu adamı öldürecek değilim. Sadece kendimi savundum."
Aradan bir ses yükseldi, "Başladığın dövüşü bitir yoksa buradan çıkamazsın!"
"Ben katil değilim, dövüşü kazandım. Paralarınızı alın ve dağılın."
Aynı adam tekrar konuştu, "Dövüş biz bitti dediğimizde biter. Şimdi bitir şu dövüşü ya da biz seni bitirelim!"
Vuur bana döndü, "Daha fazla dövüşesim hiç yok. Rica etsem sen halleder misin?"
Çantamdan iki tane maske çıkardım, maskeleri taktıktan sonra kalabalığa döndüm, "Evet beyler lütfen geçmemize izin verin. Yoksa-"
Adam sağlam bir kahkaha attı, "Yoksa ne olur bücür?"
Hiç aldırış etmeden devam ettim, "Yoksa birazcık canınız yanabilir."
"Bu kadar kepazelik yeter, çekin kılıçlarınızı."
Elimde duran iki torba toz bombasını yere fırlatıp patlattım. Toz dumanıyla beraber öksürükler başladı, Vuur güldü, "Felç yapan mıydı bu?"
"Evet."
"Çok eğleniyorum ya bu tozla."
Duman dağıldıktan birkaç saniye sonra topluluk dona kalmıştı. Sadece gözlerini oynatabiliyorlardı.
"Merak etmeyin yarım saat sonra kendinize gelirsiniz. Bir daha da şehrinize gelen yabancılara karşı daha misafirperver olursunuz."
Vuur bizimle konuşan kişiye ufak bir tokat attı, "Ben şiddete karşı bir insanım. Bak ne güzel konuşa konuşa hallettik aramızdaki sorunu." Bunları söylerken kanlar içinde olmasının dışında hiçbir problem yoktu. Artık tavernayı terk etmenin vakti gelmişti. Kapıdan çıkıp sağdaki yolu takip etmeye başladık, "Neden kavga ettin ki?"
"Buranın bilek güreşi şampiyonunu yendim daha sonra adam sinirlenip üstüme çullandı."
"Yani kışkırtıcı hareketler yapmadın veya ona benzer sözler sarf etmedin."
"Hayır, tamamen kendimi savundum."
"Öyle olsun bakalım."
"Yeni evren belli oldu mu?"
"Evet, şimdi oraya gidiyoruz. Gitmeden önce bir gece daha dinlenmek ister misin?"
"Yolda dinlenirim."
Yolu takip ederken bir ara sokağa girdik. Etrafta bizi gören kişilerin olmadığına emin olduktan sonra portalı açmanın vakti gelmişti. Çantamdan Kamirt'i çıkarıp gideceğimiz evrenin numarasın girdim. Boyutlar arası yolculuk yapabilmemiz için gideceğimiz evrenden alınmış bir örneği boyut taşlarının arasına serpmemiz gerekiyordu. Bu taşlar tek kullanımlıktı, boyut geçişi sağlandıktan sonra genelde yanıp kül oluyordu. İhtiyacımız olan taş ve tozları Kamirt adındaki aletten alıyoruz. Gitmek istediğimiz evrenin numarasını girdikten sonra Kamirt bize gerekli olan taş ve materyalleri sağlıyor. Genellikle bu materyal toz olsa da bazen hiç tahmin edemeyeceğimiz şeyler de olabiliyor. Yeni gideceğimiz evrenin tozlarını iki taşın arasına serptikten sonra portal taşların arasından bir kapı gibi açıldı.
"Hadi bakalım Vuur görev bizi bekler."
"Umarım soğuk bir evrene gitmeyiz."
Dedikten sonra portaldan geçti, ben de hemen arkasından portala girdim.
Okuduğunuz için teşekkürler!
Ziyaretçilerimize Reklamlar göstererek Inkspired’ı ücretsiz tutabiliriz. Lütfen AdBlocker’ı beyaz listeye ekleyerek veya devre dışı bırakarak bizi destekleyin.
Bunu yaptıktan sonra, Inkspired’i normal şekilde kullanmaya devam etmek için lütfen web sitesini yeniden yükleyin..