berattasgit_turkish Berat Taşgit

Kendi yaşantımı düşündüm; bulunduğum çevreleri, iş yerlerini, tanıdığım insanları... Boş verebilseydim, hiçbir şeye aldırmasaydım, üzülecek yerde gülseydim... Ama yapamadım, anlamamıştım yaşamın maskeli bir balo olduğunu. İnsanların her gün, her an değişik maskeler taktıklarını... Ben de kendime çeşitli maskeler hazırlamalıymışım! Boy boy, renk renk... Yerine göre kullanmalıymışım, duruma göre... Güleç, kızgın, asık suratlı, üzgün, perişan, mutlu... Hepsinin yeri geldi ama yapamadım. Hep kendi yüzümü taşıdım. "Binbir surat" denilen insanlar arasında maskesiz biri yaşayabilir miydi? Dayanabilir miydi? Yemezsen büyüyemezsin dedikleri kazıkmış meğer. Her söz bir yalan, her yalan bir ihanet... Arkadaş aslında daha seni sırtından vurmamış düşmandır...


Genç Kurgu Tüm halka açık.

#arkadaş #arkadaşlık #ağlamak #dost #dostluk #düşmek #gardaş #güç #hüzün #istanbul #kalkmak #kazık #kazıklanmak #kazıkyemek #kıvırcık #motor #motorsiklet #sevmek #üniversite #üzülmek
2
113 GÖRÜNTÜLEME
Devam etmekte
okuma zamanı
AA Paylaş

BÖLÜM 1

Üniversite bugün başlıyor ve ben hep hayalim olan Türk Dili ve Edebiyat'ı bölümünü kazandım. İstanbul'da üç arkadaşımla beraber kalıyorum, ben ve Aslı bir odada, Kardelen ve Hanife diğer odada kalıyordu. Odalar çalışma masası ve yataklarımızı rahatça yerleştirebileceğimiz kadar genişti. Buraya henüz bir hafta önce taşınmıştık. Aslı'nın okulu bir hafta sonra başlayacağı için henüz gelmemişti bu yüzden odada tek başıma kalıyordum.

Sabah gözlerimi açmaya çalışırken dışarıdan uykulu bir ses ve ardından esneme geldi, "Ece hadi kalk geç kalacağız ilk günden."
Bağıran kişi Hanife'ydi. Muhtemelen yüzünü yıkamaya gidiyordu ve daha uyanamamıştı. Ayaklarımı yere atıp doğruldum, kafamı birkaç kez sağa sola salladıktan sonra nihayet biraz daha ayılmıştım. Ağır adımlarla lavaboya gidip yüzümü yıkadım. İyice ayıktıktan sonra kahvaltıya yardım için mutfağa gittim ve bir çırpıda güzel bir kahvaltı masası hazırladık. Bu sırada telefonuma mesaj geldi:

Gardaşım:
Geldim ben hazır mısın?
Siz:
Daha kahvaltı yapmadık, masa hazır hadi yukarı gel de beraber kahvaltı edelim.
Gardaşım:
Tamam geliyorum.

Telefonu elimden bırakır bırakmaz kapı çaldı, mübarek yedi katı ne kadar hızlı çıktın. "Hoş geldin Berat,"
"Hoş bulduk kıvırcık marul."
Berat hep böyle yaşam dolu, eğlenceli biriydi ve benim en iyi arkadaşım, bu Üniversite'yi kazanmam için benden çok o çalıştı.
"Ooo hanımlar kaynanam seviyormuş beni bak bunu bilmiyordum." diye güldü.
Kardelen, "Hadi yumurtayı soğutma otur yiyelim kalkalım daha hazırlanacağız biz."
Bir yandan kahvaltımızı ediyor bir yandan sohbet ediyorduk.
Berat, "Haftaya Aslı da gelir takımı tamamlarız."
"Porselen takımı mıyız biz?" diye alaycı bir ses tonuyla sordum.
"Ben basket takımından bahsetmiştim ama porselen takımı da olur tabii."
Hanife, "Sen niye geldin ki sabah sabah? Hem senin okuluna da ters burası."
"Okula bırakmak için geldim."
Bunun üzerine Kardelen heyecanlı bir ses tonuyla araya girdi, "Beni bırakacaksın değil mi? Beni bırak beni hatta sen bana ver motoru ben bırakayım seni sonra tekrar alırım okul çıkışında nasıl fikir?"
Berat çatalının ucunu Kardelen'e uzattı, "Bu hayatımda duyduğum en kötü fikir."
Kardelen bir motoru olmasını çok istiyor ancak bazı nedenlerden ötürü alamıyordu. Bu yüzden Berat'ın motoruna sarkıyor ve sürekli kullanmak için can atıyordu. Zamanında Kardelen yüzünden çok hız cezası ödedi garibim, hatta bir keresinde Kardelen'in henüz ehliyeti yokken motoru kaçırmış ve trafik polisine yakalanmıştı. Tabii bu durum motorun bağlanmasıyla sonuçlandı ama yine de kıyamıyordu ne zaman sürmek istese izin veriyordu. Zaten izin vermese bile Kardelen bir şekilde anahtarı alıp motoru kaçırıyordu.
Kardelen buruk bir yüz ifadesiyle kahvaltısına devam ederken Berat sözünü bitirdi, "Ece'yi götüreceğim. Darılmaca kırılmaca yok, başka günler de sizi götürürüm."
Berat beni diğerlerine oranla biraz daha el üstünde tutuyor ve bunu hissettiriyordu.

Kahvaltıyı bitirdiğimizde aşağıya indik, siyah ve çok güzel bir motorsikleti vardı.
"Hadi atla bırakayım seni."
"Hiç gerek yoktu ama."
"Hadi atla ilk günden kaybolursun bulamazsın sen, bir iki gün ben götüreyim sonra sen tek gidersin yine."
"Çok teşekkür ediyor başarılarının devamını diliyorum." Aslında motora binmek hoşuma gidiyordu tabii yaz aylarında güzel oluyor, kışın bir kere bindim bir daha da binmedim zaten.
"Kaskını tak ölmeni istemiyorum," diye güldü Berat.
"Ya Berat yardım et takamıyorum,"
"Ulan bir yıldır aynı motora binip aynı kaskı takıyorsun ve bir yıldır da şu düğmeyi denk getiremiyorsun bak diğerleri ne güzel takıyor, derdin ne kızım senin?"
Haklıydı bir yıldır bu kaskı takmayı öğrenememiştim ve bundan sonra da öğrenemeyecektim herhalde.
"Sıkı tutun."
"Tamam ölmem merak etme."
"O hiç belli olmaz."
"Ya pislik misin?" diyip omzuna vurdum.

Berat beni üniversiteme bırakmış ve kendi üniversitesine doğru yola koyulmuştu.
Kendi kendime konuştum, "Evet Ece, işte hayalindeki okul ve bölüm artık geriye sadece burayı bitirmek kaldı sonra iş bul para kazan ve doğruca herkesten uzakta bir tatile."
Sevinçten kollarımı kaldırmamla yanımdaki kıza vurmam bir oldu ben daha ne olduğunu anlayana kadar kız yere düşmüştü hemen onu tutup ayağa kaldırdım. "Çok özür dilerim gerçekten isteyerek olmadı, gerçekten çok pardon elimi birden-"
Kız, "Tamam önemli değil iyiyim bir şeyim yok sadece benim dalgınlığıma geldi."
Kız çantasını aldı ve toparlandıktan sonra elini uzattı, "Ben Buse."
Ben de elimi uzatıp karşılık verdim, "Ben de Ece memnun oldum."
"Memnun oldum, hangi bölümdesin?"
"Türk Dili ve Edebiyatı ya sen?"
"Diş hekimliği fakültesinde ikinci sınıfım."
"Benim ilk senem, hep buranın hayalini kurmuştum."
"Bende büyük hayallerle gelmiştim taa ki vizeleri görene kadar." dedikten sonra ikimiz de güldük.
Ben, "Telefon numaranı alsam sakıncası olur mu dersten sonra bir şeyler yapalım."
"Olur bana uyar, zaten bugün için yapacak bir planım yok." dedikten sonra telefon numarasını aldım ve ilk dersime girmek üzere yola koyuldum.

Ders bitiminde telefonumu alıp Buse'yi aradım, açmadı. Ben de bir kamelyaya oturdum ve Buse'nin geri dönmesini beklerken Berat'a mesaj attım.

Siz:
Gardaşım napıyon?
Gardaşım:
Ne bileyim ya bende anlamadım bir şeyler öğretmeye çalışıyorlar ama anlamadım.
Siz:
Sen üniversiteyi beş yıla tamamlican herhalde.
Gardaşım:
Valla ben sekiz yılda bitirmeyi planlıyordum.
Siz:
Ya saçmalama bitirirsin işte bi ara acelesi mi var?
Gardaşım:
Doğru söylüyorsun hem okuyupta kim zengin olmuş ki?
Siz:
Doğru dedin kanka ben sana şey dicektim okuldan sonra bir işin var mı?
Gardaşım:
Acun Ilıcalı ile bir toplantım vardı da iptal edebilirim ne oldu?
Siz:
Ya dalga geçmesene.
Gardaşım:
Tamam ya yok bir işim ne yapacağız?
Siz:
Yeni bir arkadaşla tanıştım da onunla beraber bir yere oturacağız o yüzden sen de müsaitsen gel diyecektim.
Gardaşım:
Tamam gelirim, siz geçince mesaj at veya ara nerde olduğunuzu söyle geleyim.
Siz:
Tamam kanka görüşürüz.
Gardaşım:
Hadi öpmedim görüşürüz.

Telefonu bırakıp kitabımı çıkardım. Bir kaç sayfa okuduktan sonra Buse aradı.
"Efendim Ece."
"Bitti mi dersin?" diye sordum.
"Bitti, kampüsün dış kapısında buluşalım geliyorum ben."
"Tamam bende geliyorum."
Telefonu kapatıp eşyalarımı topladım, sırt çantamı da aldıktan sonra çıkışa doğru yola koyuldum. Yolda yürürken bir yandan da kulaklığımı takmış müzik dinliyordum. Müzik ve kitap hayatımın olmazsa olmazlarıydı.

Çıkışta Buse'nin yanında bir kız daha vardı. Buse'ye sarıldım, "Nasılsın Buse?"
Buse güler yüzle "İyiyim sen nasılsın, nasıl geçti ilk günün."
"Biraz alışılmadık tabii ama üstesinden gelebileceğimi düşünüyorum."
"Bak bu bizim bölümden arkadaşım Sedef, onunla da geçen yıl tanıştık."
"Memnun oldum Sedef," derken elimi uzattım ama o beklemediğim bir samimiyetle bana sarıldı, "Merhaba ben de memnun oldum." dedi.
Buse'ye döndüm, "Benim de bir arkadaşım gelecek sorun olur mu?" diye sordum.
Buse, "Yok canım ne sorunu, hem ne kadar kalabalık o kadar iyi."
Sedef de başıyla bunu onayladı daha sonra bir kafeye oturmak için yola çıktık.

Kafeye geldiğimizde Berat'a mesaj attım.
Siz:
Biz oturduk hadi neredesin?
Gardaşım:
La manyak mısın telekinetik güçlerim mi var senin nerde olduğunu anlayayım.
Siz:
He doğru dedin konum atayım bari.
Gardaşım:
At bari de gelem.

Berat'a konum attıktan otuz dakika sonra motoruyla kapıda belirdi, her zamanki gibi ses yaparak gelmişti ve bütün dikkatleri üstüne çekmişti, gösteriş yapmayı gerçekten seviyordu ve enteresan olan da kızlar buna bayılıyordu. En büyük iki örnek tam karşımda oturuyordu. Buse, "Pişt Sedef ortama ay taşı düştü kız az önce." diye Sedef'i dürttü.
Sedef, "Hani nerde?" diye bakınırken o da Berat'ı gördü. Uzun boyu hafif kıvırcık saçları ve sağ yanağındaki güzel tatlı mı tatlı gamzesiyle bize doğru geliyordu. Buldum, kızları biraz trolleyeyim. Buse, "Bu tarafa doğru mu geliyor o?" diye sordu. Berat yaklaştığında ayağa kalktım ve konuşmasına izin vermeden ben selam verdim, çünkü ortama naber la marul kafa falan diye girerse kızlar anlardı. "Nasılsın aşkım?" Berat, yüzünde ne oluyor la dercesine bir bakış varken bende devam et diye bir bakış attım, o da hiç çaktırmadan devam etti, "İyiyim canım sen nasılsın?" Buse ve Sedef'in yüzü birden düşüverdi. Berat onlara da selam verdi ve sandalyeye oturdu. Buse, "Ne zaman tanıştınız?" diye sordu.
Berat, "Ezelden beri tanıyorum Ece'yi." diye biraz alaycılıkla karışık cevap verdi.
Sedef, "Nasıl ya siz sevgili misiniz, vay canına."
Ben güldüm, "Neden ne oldu ki?"
Sedef, "Yani bir şey yok ama sanki, neyse."
Berat , "Benim gibi ultra yakışıklı bir çocuk buna nasıl baktı onu merak ediyorsunuz değil mi. Bakın şimdi bir gün bu geldi dedi Berat seni çok seviyorum ben de dedim yok hacı olmaz falan diye neyse abi ertesi gün bi baktım bu sekizinci kata çıkmış elinde ip var boynuna taktı. Dedim ip ne alaka garanti olsun diye bağırdı aşağıya." Berat şaşkınlıkla kendisini dinleyen kızlara güldü, "Ya bir de ciddi ciddi dinliyorsunuz, sevdim ben bu kızları." derken bana döndü.
Ben, "Yok kızlar sevgili değiliz ama ilkokuldan bu yana arkadaşız."
Buse, "Oh be rahatladım."
Berat, "Nasıl?" derken suratında bir şaşkınlık ifadesi vardı.
Buse toparlamaya çalıştı, "Yok yani Ece'nin intihara kalkışmadığını duyunca şey ettim, rahatladım yani."
Sedef, "Sen nerde ne okuyorsun?"
Berat, "Bahçeşehir Üniversitesinde Yazılım Mühendisliği okuyorum."
Sedef, "Ben ve Buse de diş hekimliği okuyoruz ikinci sınıfız."
Berat gülümsedi, "Vaay bizden büyüksünüz yani."
Buse, "Yaani ama çok takılmaya gerek yok sayılara."
Biz sohbet ederken garson geldi ve ne içip ne yiyeceğimizi sordu.

Bir kaç saat sonra hava karardı ve kalkmaya karar verdik. Berat, "Kızlar siz ne ile gideceksiniz?" diye sordu.
Buse, "Evimiz buraya yakın merak etme biz başımızın çaresine bakarız."
Berat, "Tamam o zaman görüşürüz," dedi. Ben de vedalaştıktan sonra motora bindim ve yine kaskımı takamadım. Berat beni bıraktığında birden çantasının yanında olmadığını fark etti daha ben yukarı çıkarken o da kafeye geri dönmek üzere motoruna atladı. Gidiyor tipini mıncırdığımının çocuğu. İlk tanıştığımız gün dün gibi aklımda.

Eve girdiğimde salonda dizi izleyen kızları gördüm Kardelen, "Saat kaç oldu nerde kaldın?"
"Berat ile biraz takıldık öyle."
"Tamam o zaman Berat ile berabersen sıkıntı yok. Bırak çantanı da gel anlat bakalım neler oldu naptın bugün?"
Üstümü çıkarıp içeri geçtim, televizyonu kapatıp sohbete daldık. Sohbet iyice koyulaşmış geç saatleri görmüştük, gözümüzden uyku akarken yavaş yavaş uyumaya gittik.

Yatağımda uzanırken aklıma buraya gelirken ne kadar zorlandığım gelmişti. İlk başta kazandığıma çok sevindim ve bir an önce üniversiteye başlamak istiyordum ama ailemden ayrı kalınca çok kötü hissetmiştim. Binbir zahmet çekerek kazandığım bu üniversiteyi bırakıp evime dönmek istiyordum ama Berat buna izin vermemişti, aslında o İzmir'de okuyacaktı ama ben taşındıktan bir hafta sonra bir baktım kapımda dikilmiş benden kaçabileceğini mi sandın çocuk adam diye saçlarımı dağıtıyordu. Bu da yetmezmiş gibi bizim kızları da aynı evde kalmamız için örgütlemişti. İyi ki hayatımda böyle birisi var, ne zaman düşsem herkesten önce tutar, daha yere çarpmadan beni çıkarırdı. Bazen biraz zorlanırdı, bazen sabahlara kadar uyumaz uyutmazdı ama toparlanmama yardımcı olurdu her seferinde beni kaldırırdı bana ne kadar kötü düştüğünün değil ayağa ne kadar sağlam kalktığın önemli derdi hep. İyi ki varsın Berat, iyi ki...

27 Aralık 2022 00:00:24 0 Rapor Yerleştirmek Hikayeyi takip edin
1
Sonraki bölümü okuyun BÖLÜM 2

Yorum yap

İleti!
Henüz yorum yok. Bir şeyler söyleyen ilk kişi ol!
~

Okumaktan zevk alıyor musun?

Hey! Hala var 4 bu hikayede kalan bölümler.
Okumaya devam etmek için lütfen kaydolun veya giriş yapın. Bedava!