luzluziax Melodie Luz

Deniz oldum. O kadar insan boğuldu ki o denizde. Hepsi cansız bedenleriyle kıyıya vurarak terk etti beni. Sen de Rüzgar oldun. Ama kasırgalarında savruldu herkes. Rüzgarların herkesi başka taraflara attı. Hepsini terk ettin. Ama ben, yıldız olmayı öğrendim. Senin aksine. Gerektiğinde kayıp gitmeyi ve denize düşmeyi öğrendim. Ya da rüzgarlı bir günde bulutların arasına saklanmayı.


Ficção adolescente Impróprio para crianças menores de 13 anos.

#dram #drama #1 #aksiyon #polisiye #Kaset # #21
5
1.8mil VISUALIZAÇÕES
Em progresso - Novo capítulo Todas as Quintas-feiras
tempo de leitura
AA Compartilhar

Melodi

Önemli: bölümün içerisinde 2 şarkı adet şarkı geçmektedir. Dilerseniz şarkılarla beraber bu bölümü okuyabilirsiniz.

1. Şarkı: Yıldızlara - Çağan Şengül & Yasir Miy & Lalfizu

2. Şarkı: Küçük Sevgilim - Mor ve ötesi

Günümüz 05/12/2022

Rüzgar Doruk Aksan

"İnecek yolcularımızın varış yönüne göre sağ kapılara yönelmesi rica olunur."

Metro durağa yaklaştığında robotumsu sesiyle konuşan kadının ricası, yarım yamalak olan uykumdan uyanmamı sağlamıştı. Yavaşça gözlerimi açtığımda etrafa hafif kısık gözlerimle kısaca göz attım.

"Lütfen kapı önünde bekleme yapmayınız. İnecek yolcularımıza öncelik tanıyınız."

Metrodaki insanların çoğu bu durakta inmişti.

Cama yasladığım kafamı kaldırdım. Bir sonraki durakta inecektim, içimdeki bu adını koyamadığım karma karışık his umut mu yoksa boşa çabaladığımı mı fark ediyordum bilmiyorum.

Metroya binene kadarki çaresizlik hissi beni hala terk etmemişti. Hatta bu yüzden emin olamamıştım gelmek için. Yapamadığımı kabullenmek istemedim, yani oraya bu kadar yaklaşana dek. Şimdi ise yine o çaresizlik bilhassa biraz da korku vardı içimde.

"İnecek yolcularımızın varış yönüne göre sağ kapılara yönelmesi rica olunur."

Tekrar robotumsu sesi işittiğimde düşüncelerle verdiğim savaşı bir kenara koyup oturduğum yerden kalktım. Sağ tarafa geçtiğim sırada sertçe yutkundum. Yutkunmamla beraber adem elmam yukarı aşağı hareket etti. Dişlerimi sıktım ve,

Gelmiştim,

son çareme.

Metrodan indiğimde yürüyen merdivenlerle birlikte yukarı çıktım. Uzun zaman geçmişti buraya gelmeyeli. Yine de anılar canlıydı. Hem de her biri öyle canlıydı ki benden intikam almak istercesine gözümde canlanıyorlardı, tekrar ve tekrar.

Yürüyen merdivenlerden yukarı çıktığımda arabaların ve kornalarının sesleri kulaklarıma doldu. Trafik lambasına baktım. Yayalara kırmızı ışık yanıyordu. Benim geçebilmem için ise hala 47 saniye vardı.

Ben saniyeleri beklerken araba seslerinin arasından zar zor seçilen tanıdık bir melodi kulaklarıma doldu. Tüm bedenim gerilmişti bu melodiyle birlikte, sanki daha da gerilmesi mümkünmüş gibi.

Başımı melodinin geldiği tarafa çevirdiğimde birçok insanın toplandığı bir taraf gözüme ilişti.

40..

O an ne düşündüm, neden döndüm bilmiyorum ama yeni rotam kalabalığa doğruydu.

Biraz daha yaklaştığımda artık kelimeler tamamen seçiliyordu.

"Denizler de ağlar mı?"

36..

35..

"Dalgalar kumsallardan.."

30..

"hep korkmuştu zaten."

28..

Şu bahsettikleri "Evren" var ya, gerçekten ya ben deliriyorum ya da evrenin oyunları gerçekten var. Ve bilerek canımı yakmaya çalışıyor.

Kalabalığı yararak sesin kaynağına ulaştığımda elinde siyah bir gitarla insanların oturması için yapılmış taş oturaklardan birine oturmuş şarkı söyleyen bir kadın görmüştüm.

20..

19..

18..

"bul onu, zorluklardan yıldızlara."

O kelimeleri duyduğum an etrafa bile bakmadım. Eğer gerçekten varsa, evrenin oyunlarından nefret ediyordum. Kıçımın evreni diye geçirdim içimden.

10..

Arkamı döndüm ve hızlı adımlarla trafik lambasının yanına tekrar vardım.

5..

4..

3..

2..

1..

Sanki, daha da emin olmuş gibi karşıdan karşıya geçmek için attığım adımları hiç acele etmeden atıveriyordum.

Artık emindim. Onu bulmam lazımdı. Her ne kadar evrenden nefret etsem de bu doğruydu. "bulmalıydım onu, zorluklardan yıldızlara."

Girdiğim 2. sokağın en sonundaki binanın önünde duruyordum. Derin bir nefes alıp binaya girdim. Yüzümü oldukça ifadesiz tutuyordum. Gerginliğimi saklama ihtiyacı hissetmiştim nedense.

Binanın içindeki asansöre bindiğimde 8. kata çıkmak için üzerinde "8" yazan düğmeye bastım. Sırtımı asansörün duvarına yaslayarak beklerken başımı öne eğdim.

Tek umudum oydu.

Beklentilere de giremezdim ama tek başıma yapamayacağımı biliyordum. Bu sefer tek başına bir şeyi becerememek zoruma gitmişti. Ama en azından önemli olan şu an için bu değildi.

8. katta kapılar açıldığında tereddüt etmeden dışarı çıktım. Sağ tarafa döndüğümde 21 Numaralı kapıyı görmek ne yaptığımın tekrar farkına varmamı sağladı.

21 numara.

Zile art arda 2 kez bastım.

Kısa bir süre içerisinde içeriden adım sesleri geldiğinde bu, ne ara sıktığımı bilmediğim yumruklarımı daha sıkı bir şekilde sıkmama sebep oldu.

Kapı açıldığında sıktığım ellerimi de açtım ve doğruca karşımdaki kapının ardından bana bakan adama baktım.

Kapıyı açan adam ağzındaki sigaradan dumanı içine çektikten sonra sigarayı parmaklarının arasında alarak dudaklarından çekti ve sigarayı üflerken bana bakarak sırıttı.

Ben ise dümdüz bir sesle

"sana ihtiyacım var." dedim.

Barın, benim kapıdan geçmemi beklememiş benden önce kendisi içeri girip kapıyı açık bırakmıştı. Ayakkabılarımı çıkarıp hemen ardından ben girdikten sonra onun aksine kapıyı kapattım.

Adam kendisine içki doldururken ben de kendimi koltuğa bıraktım.

"hm, başın nereye sıkıştı bu sefer? " dedi sadede gel der gibi. Ben tam ağzımı açacakken "dur, tahmin edeyim." dedi içkisinden yudum alırken. O da biliyordu ki lafımın ağzıma tıkılması hoşuma gitmezdi. Yine de bir şey demedim ve onu dinlemeye devam ettim.

"yine boyumdan büyük işlere kalkıştım aa ama bakın kimler var?" diye sesini kalınlaştırarak beni taklit etti.

Ve, "her defasında arkamı temizleyecek bir denyo var."

Ben ise ona "bu sefer öyle bir şey değil" dercesine başımı iki yana salladım. Konuşamıyordum. Kelimeler boğazımda düğüm düğüm oluyordu, ilk kez. Ve onun aksine ben çok ciddiydim. Gözlerimdeki bakışların anlamını artık sadece o biliyordu zaten.

Nihayetinde anladı da bakışlarımda bir şey olduğunu.

"dinliyorum." dedi. Bardağı sehpanın üzerine bırakıp karşıma otururken.

Ben ümide kapılmadan daha başında, "ama yardım edeceğim konusunda söz veremem." dedi ve bitmiş sigarasını küllüğe bastırıp söndürdü.

Dinlemesi bile bir ihtimal olduğunun göstergesiydi benim için.

Ardından cebinden çıkardığı sigara paketinden bir tane daha sigara çıkarıp dudaklarının arasına yerleştirdi Bir tanesini de bana uzattı. Ardından da paketi orta sehpaya atıp zippoyla sigarasını yaktı. Zippoyu bana uzattığında ben de aynısını yaptım, kara dumanı içime çektikten sonra konuşmaya başladım.

"hayır, Rüzgar." dedi tekdüze bir sesle.

Sigaramı küllüğe bastırarak söndürdükten sonra ifadesiz tutamadığım yüzüm günlerin verdiği yorgunluk ve reddedilme ile iyice düşmüştü. Gözlerimi kapattım. Sakin olmam lazımdı.

"Barın," Dedim tekrardan gözden geçirmesini ister gibi.

"aylar önce olmuş bir olaydı ve artık hepimiz bunu kabul ettik. O yok, sen de kabul et bunu." dediğinde duyduklarıma inanamadım. Bu böyle bitemezdi.

"parası mı önemli? Veririm, Allah belamı versin veririm. Para da çok bende. O da yetmezse gerekirse borca girerim ama yap. Hem daha önce de yaptın böyle siktiri boktan şeyler. Bu sana ara öğün gibi bir şey amına koyayım. Yapabileceğini biliyorum bana yalan söyleme!" dedim ani bir öfkeyle.

Başını iki yana salladı, yapamazdı. Bunu bana yapamazdı. Tek şansım, oydu.

"parası değil Rüzgar."

Dedi sakince. Bakışları artık ciddiydi.

"O zaman ne?" kelimeler dişlerimin arasından daha sert bir şekilde çıkıyordu. "Ne o zaman!" öfkemin kurbanı olan bedenim hızla ayağa kalktı. Gün boyunca vücudumu sarıp sarmalayan yorgunluk, öfkeye dönmüştü. "Bu kadar kolay mıydı birini unutmak!?" diye kalın çıkan sesimle bağırdığımda başını iki yana salladı. "Madem değil neden bunu bana yapıyorsun? Neden bunu ona yapıyorsun Barın?" Beni anlamıyordu. Anlamak istemiyordu. Bunun için kendimi ne kadar paraladığımı bilmiyordu.

İçkisinden bir yudum daha aldıktan sonra, "Rüzgar, kabullen artık. Herkes kabullendi. Hem ne yaparsan yap bunu kanıtlayamazsın." dedi benim gibi sinirlenmesine rağmen bağırmadan. Dediğim gibi.. Bağırmadı ama.. Birinin sesi daha önce hiç bu kadar acımasız gelmemişti bana. Bunu diyenin ben olmam ne de komik.

Burnumdan solumaya başlamıştım. Barın'ın gerçekten isteseydi yapacağı bariz ortadaydı. Aylardır konuşmadığımız için mi bunu yapıyordu?

Çapraz çantamı açıp içindeki cüzdanımı çıkardım. Cüzdanımı açtığımda ne yapmaya çalıştığımı düşünerek bana baktığının farkındaydım. Cüzdanın içindeki vesikalık konulan bölümün içinden çıkardığım üzerinde kurumuş kanların lekeleri olan fotoğrafı hışımla ona uzattım.

Fotoğrafa baktığında gözlerini kocaman açtı. Elimdeki hala içerisinde içki olan bardağı bıraktığında o konuşamadan sormak istediği şeyi tahmin ettim,

"banyoda, yerde bulmuştum. O gün." dedim. "o gün" lafını bastıra bastıra söylediğim için Bi an duraksadı.

Barın fotoğrafı elimden alıp konuşmadan fotoğrafa bakarken ben de konuşabilmek için yeterli sakinliği kendimde bulmuştum. Tekrar dudaklarımı araladığımda bu sefer sesim çok daha soğuk geliyordu kulağa. Ortamı iyice soğuklaştıran bir ses.

"eğer hala fikrin olumsuzsa o sikik konu yüzünden bu yaptığın geçmişe ihanet, Barın."

Barın'ın gözlerindeki dehşeti görünce durmadım.

"Bir dakika ya," dedim bu sefer gülme sırası bendeymiş gibi sahte bir şekilde sırıtarak. "bana diyen sen değil miydin?

'sakın ha, bir şeye başladıysan bırakmaya kalkma.' diye?" ardından benim sahte sırıtışım da silindi. Derken araya girdi. "böyle bir şey yapmak aklımın ucundan bile geçmediğini sen de biliyorsun." dediğinde az önceydi kast ediyordu. Kaşlarım çatıldı. "beni anlayan tek kişi olman gerekirken yaptığına bak." sesim ona acıyor gibi çıkmıştı. - Ondan çok kendime acıyor gibi hissetmeme rağmen.- Dediklerimin ardından eliyle oturmam için bir hareket yaptı.

Onu dinlemedim, hala ayakta durduğumu görünce sıkıntılı bir nefes verdi.

Onun da kafasındaki düşünceler allak bullak olmuştu. Aylardır benimki olduğu gibi.

"yardımcı olmaya çalışacağım Rüzgar. Ama bu fotoğraf bende kalacak." fotoğraftan bahsettiğinde gözlerim onun üzerindeydi.

"hayır"

"Rüzgar, bana güvendiğini biliyorum. Güvenmeseydin zaten gelmezdin. Temelli bende kalmayacak, söz." dediğinde diretmek, bana ait olduğunu ve sadece bakmasını istediğim için gösterdiğimi söylemek için dudaklarımı aralasam da diyeceklerimi yuttum ve mecburen kabul etmek zorunda kaldım. Sehpanın üzerindeki içkiyi alıp tek yudumda içtikten sonra saçlarımı tek elimle geriye doğru tarayıp karşısındaki koltuğa oturdum.

"neden önce telefondan aramadın beni?" yönelttiği soruyu ona bakmadan yanıtladım.

"aylardır kimseden mesaj, arama almak istemiyorum çünkü."

Anladığını göstermek için başını yukarı aşağı salladı. Yorgundum, bunu çok net bir şekilde hissediyordum ve artık gitmem gerektiğini biliyordum. Yavaşça ayağa kalktım. O da benimle birlikte ayağa kalktı. Salondan çıkıp girişe doğru yürümeye başladığımda arkamdan geldiğini adım seslerinden anlayabiliyordum. Kapıyı açmadan önce son kez Barın'a döndüğümde aylarca onu görmeyişimin de beni kötü etkilediğini yeni yeni fark ediyordum. Öfke vücudumu terk ettiği için bu duyguyu daha net hissedebiliyordum. Kollarımı açıp sıkıca eski dostuma sarıldım. Aynı şekilde karşılık verdiğinde sırtını sıvazlayıp geri çekildim. Kapıyı açıp kendimi dışarı attığım anda kapı arkamdan yavaşça kapandı. Ayakkabılarımı giyerek asansörün karşısına geçtim. Asansörün düğmesine basıp bulunduğum kata ulaşmasını beklerken derin bi' nefes verdim. Sakin kalamamıştım. Her ne kadar denesem de.

Kısa bir süre sonra asansörden gelen "ding" sesiyle kapı açıldı ve içeri girdim. 0. Kata bastıktan sonra cebimden bi' sigara daha çıkardım.

Onu ikna etmiş gibiydim ama emin değildim. Daha önceden tek başıma yapmayı zaten pek çok kez denemiştim ama elime hiçbir kanıt geçmemişti.

Herkesin bana dedikleri birer yalandı.

Buna inanarak yaşayamazdım.

Metro istasyonunun olduğu yere yaklaştığım sırada yine sakin bir melodi beni karşıladı. Bu seferki başka bir melodiydi fakat çok güzel geliyordu kulağa.

...

Kadın hiç kimseyle göz göze gelmemeye dikkat ediyor gibi gözlerini gitarından ayırmıyordu. Ben geldiğimde şarkısını neredeyse bitirmişti bile. Kalabalığın alkışlarını ve hemen önünde duran gitar konulan çantanın içerisine atılan paraya bakmak veya etrafa yapay da olsa bir gülümseme yerine bir sonraki şarkısını seçmeye çalışıyordu.

İstek parça çalar mı çalmaz mı emin değildim ama yine de dedim,

"Küçük Sevgilim."

Kadının bakışları bana döndü, sadece birkaç saniyeliğine. Ardından ise parmaklarını tellerin üstüne koydu ve tanıdık melodilerden birinin kulaklarıma dolmasını sağladı.

Çok geçmeden şarkıyı söylemeye başladığında sanki tekrardan kaçmak için bir yerim olmuş gibi hissetmiştim. Yorgunluktan kaçmak için.

...

İnsanların çoğunun elinde telefon, onu çekmeye başlamıştılar. Yine hiçbirine bakmadı. Etrafa bakmıyordu. Ön planda olan o olmasına rağmen kimseyle göz göze gelmiyordu.

Yetenekli.

İnsanları çok önemsemedim o an. Kadının yanına geçtim, oturdum yanına. Kalabalığın "çok iyi çalıyor!", "hadi canım ben de söylerim onu.", "şunu söylesene sonra ya!", "buraya baksana canım!" sesinden bıkmıştım. Daha yakından dinlemem gerekiyordu.

Kendisini şarkıya kaptırmış kadının bakışları yine beni buldu kısa bir süreliğine.

Kapkara bakışlar. Uzaktılar. Çok uzaktılar.

Şarkı bitene kadar gözlerine tekrar bakmamaya özen gösterdim fakat yanından da ayrılmadım. Şarkı bittiğinde ise hiçbir şey olmamış gibi oradan kalkıp yürüyen merdivenlerden aşağı indim.

Kartımı okuyucuya bastıktan sonra ilerleyerek metrobüsü beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra gelen metrobüs tıkabasa doluydu.

Düşmemek için bir demiri tutmuş camdan dışarı bakmaya başlamıştım.

Şimdi ne olacaktı? Herkes bunu böyle mi kabul edecekti? Ben yapamazdım bunu. O bunu hak etmiyordu.

"inecek yolcularımızın varış yönüne göre sağ kapılara yönelmesi rica olunur."

3. Duraktan sonra artık boş yerler olmaya başlamıştı ve cam kenarını seçmiştim tekrardan. Başımı cama yaslayıp gözlerimi kapattım düşüncelerimden biraz olsun kurtulabilmek için.

Gözlerimi açtığımda neredeyse her yerin boş olduğunu görmüştüm. "saat kaç ya..?" Saate baktığımda saatin 11:32 olduğunu gördüm."hasiktir." dedim sessizce.

Direkt olarak bir sonraki durakta kendimi dışarı atmıştım. Yürüyen merdivenlerden yukarı çıkarken dönen başım bana zorluk çıkarıyordu.

"Off. Kusacağım sanırım."

Diye yüzümü ekşittim. Son zamanlarda her şeyden kolay etkilenir olmuştum. Yine de temiz hava biraz iyi gelmişti. Yine de kötü hissediyordum. Sanki bu gün daha kötü olabilirmiş gibi.

Şimdi eve kadar yürümem gerekiyordu. "Otobüse falan asla binmem." Diye geçirdim içimden.

Ve yürümeye başladım...

1. Bölüm sonu

İlk bölüm, heyecanlıyım. Yeni bir uygulamada paylaşıyorum, daha çok heyecanlıyım. Umarım keyifle okumuşsunuzdur çünkü bu seriyi keyifle yazacağım..

Keyifli okumalar dileğiyle MDG.

- Luzia

25 de Dezembro de 2022 às 18:28 1 Denunciar Insira Seguir história
5
Continua… Novo capítulo Todas as Quintas-feiras.

Conheça o autor

Melodie Luz İnsan sevgiyle yaşar

Comente algo

Publique!
Arman Berra Arman Berra
Kaliteli kalem inkspired a hoşgeldiniz.
December 28, 2022, 04:17
~