Genel Müdür saat 08:45 gibi geldi, orta koridordan odasına doğru ilerlerken bir an durdu, bizim tarafa doğru şöyle bir baktı, devam etti.
İki dakika sonra beni çağırttı:
"Kaan orada YouTube'dan maç özeti izliyor, masada gazetenin iddaa sayfasını açmış kupon dolduruyor, üstelik üzerinde eşofmanlarla ve traşsız! Senin masanın tam önünde! Sen buna nasıl izin veriyorsun?"
"Bence yanlış soru soruyorsunuz.
Ben geldiğimde Kaan'ı eşofmanla ve/veya traşsız görürsem 'iyi misin? bir sorun mu var?' diye sorarım.
Bence siz öncelikle böylesi kritik personelinizin sağlığıyla ilgilenmelisiniz.
Gece sistemden önemli bir mesaj gelince saat 02'de evden çıkıp şirkete gelmek durumunda kalmış, bizim gruba mesaj atmış 'ben şirkete gidiyorum destek gerekirse ararım' diye, sorunu çözebilmek için takılı kalan servisi durdurmaya uğraşmış, sonra firewall'dan bir uyarı gelince ona dalmış bakmış saat 5'i geçiyor, eve gitmek yerine 'sorun kalmadı' mesajını yazıp masaya kapaklanıp uyumuş.
Ben böylesi durumda personele keyfine bakmasını söylerim, çünkü o bir problem gördüğünde insiyatif kullanıp çözmek için gerekli fedakarlığı yapıyor.
Şimdi yedeklerimiz alınmış, güvenlik konusunda sıkıntı yok, tüm sistemler çalışır durumda olduğundan Kaan maçlara bakıp iddaa kuponunu dolduruyor, para kazanınca bizlerede bir şeyler ısmarlıyor."
"Hmm, yani diyorsun ki Kaan'ı kupon doldururken görürsem 'sistemlerde her şey yolunda' diye düşünmeliyim"
"Bizde böyle. İş varsa önce iş!"
"Peki, iddaa'dan kazandığında ben payımı isterim."
"Anlaştık"
"Şu keyif işini yapacağınızda biraz daha 'uygun' bir yerde yapın, ortada herkes görmesin"
"Tamam patron"
"Ekibi kahvaltıya götür, fişi bana getir lütfen"
Gracias por leer!
Podemos mantener a Inkspired gratis al mostrar publicidad a nuestras visitas. Por favor, apóyanos poniendo en “lista blanca” o desactivando tu AdBlocker (bloqueador de publicidad).
Después de hacerlo, por favor recarga el sitio web para continuar utilizando Inkspired normalmente.