gizem-ekinci1672309146 Gizem Ekinci

"Benim için bu çatıdan aşağı atlamanı istiyorum." Bir plan, bir kumpas... Yolları birbirlerine karıştı. Çıkmaz sokaklar oldular. Duvarlar örüldü. Maskeler takıldı. Bu bir maskeli balodan fazlasıydı. Bir kumpasın gölgesiydi. Yüzlerine düştü. Görünmez etti. Adam öldü. Kadın yendi. Ama yenildi. Adam gitti kadın değişti. Adam değişti. Kadın unuttu. Tarih tekerrür etti. Issız bir sokakta yolları denk düştü. İntikamın acı zehri adamın aşkına sızdı. Adam artık intikam alacak kadar acımasızdı.


Jugendliteratur Alles öffentlich.
1
1.7k ABRUFE
Im Fortschritt
Lesezeit
AA Teilen

1.

Merhaba sevgili okurlarım. Bu kitabım Kumpasın olaylar ve karakterde değişiklik yaptığım yeni halidir. Umarım begenirsiniz.

Kitaba okumaya başladığınız tarihi buraya bırakın. Bakalım kim ne zaman hikayeyle tanışmaya başladı. :)

Azra;

Günlerden pazartesi ve haftanın en
yoğun olduğu gün ofisimde oturuş önümeki masaüstü bilgisayarımın ekranına geçen günden kalan şüpheli profillerini kaydediyordum ve evet hepsini hepsini dosyadan geçiriyorum başlayalı iki saat olmuştu ve daha yarısına anca gelmiştim.

Daha fazla devam ettiremeyeceğime karar verip sıkıntıyla ofladım ve elimi klavyenin üzerinden çekip gözüme taktığım gözlüğü çıkarıp masaya gelişi-güzel fırlattım.

Aklıma anında dün gece gördüğüm rüya geldi. Karanlık bir odada yerde baygın yatıyordum ama buranın neresi olduğuna dair bir fikrim yoktu. Sadece adımı çağıran sesler duyuyordum. Yarı baygın hemde yorgundum bulunduğum yerin etrafında alevler yükseliyordu. Vücudum yara içindeydi. Nefes alamadığımı hissediyordum ve daha küçük olduğum için korkuyordum yerimde doğrulup yüz üstü bir hale girmiş ve diz-üstü yürümeye başlamıştım. Sonra kafamın tepesinde yani tavanda hareket eden bir cisim tam kafamı kaldırıp baktığımda üzerime düşmek üzere olduğunu görmüş ve iki elimi kafamı üzerine koymuştum ve cisim asıldığı yerden kurtulup üzerime düşerken çığlık atmıştım. Ve rüya dan tam o sırada yatakta neredeyse sıçrayarak uyanmıştım.

Tam olarak ne zaman olduğunu hatırlamıyordum ama bugüne dek hep aynı rüyayı görür olmuştum ve dahası bu kötü rüya ailemi almıştı benden. Geriye sadece kız kardeşim Deren kalmıştı. Daha 3 yaşındaydı.

Derin bir nefes aldım. Ve o günü hatırlamaya başladım buna engel olamıyordum geçmişim peşimi bırakmıyordu. Her şey hastanenin bir odasında sedyede çevremde olanlardan habersiz uzanırken başladı. Odamda bir kaç sağlık çalışanı vardı. Yarım saatte bir hemşire gelip durumumu kontrol edip odadan çıkıyordu. O gün ilk defa bir odada annen babam olmadan yalnız başıma kalmıştım. Bu beni çok korkutuyordu.

Derdimi kimseye anlatamıyordum ve ağlama krizlerine giriyordum bugünde öyle bir gündü ama biraz daha sakindim. Bir hemşire kapıdan içeri girdi ve serumumu kontrol etti. Sonra bakışlarını serumdan kaldırıp beklentiyle bakan bana çevirdi ve içten bir gülümseme sundu. Tam olmasada endişemi bir süreliğine aldı götürdü o gülümsemesi. Gitmek üzereyken kolundan tuttum. Gitmesini istemiyordum sormak istediğim bir şey vardı ailemin nerde olduğunu sormak istiyordum.

İlk tuttuğum koluna sonra da hiç yüzünden silmedigi gülümsemeyle bana baktı.

"Ne oldu bir sorun mu var tatlı kız?"

Bulanık gözlerle ve merakla ona bakıp kısık bir sesle sordum.

"Ailem nerde, neden kimse gelmedi sen biliyormusun abla?"

Sorduğum soruya tepki olarak gülümsemesi yavaş yavaş soldu ve hüzünlü bir şekilde bana baktı. O an tam anlamasamda bir şeylerin yanlış gittiğini anlamıştım.

Silinen endişem yine ortaya çıktığında titreyen sesimle bir soru daha yönelttim. Yine gülümsemesini beni rahatlatacak bir şey söylemesini o güveni hissetmek istiyordum.

Ellerim hala kolunu tutarken sorumu yönelttim çattık kaşlarımın altında.

"Yoksa gelmediler mi beni bırakıp gittiler mi?"

Hemşire abla hala hüzünle bana bakarken kapı birden açıldı.

"Azra, kuzum!"

Odaya bir kadın daldı ve neredeyse ağlayan gözlerle bana doğru yaklaştı. Sesi kendinden önce gelmişti. Bir gözleri yaşlı kadına birde hemşire ablaya baktım odaya ansızın dalan kadına bir şeyler deyip odadan çıktı.
Hemşire abla istediğimi cevabı vermemişti bende oraya ansızın dalan bu ablaya sorardım. Kadın hem ağlıyor hemde ellerini durmadan yüzümde gezdiriyordu. Annemi hatırlattı ve bende ağlamaya başladım.

"Annemi istiyorum ben, nerdesin anne?"

Kadın daha da ağlayıp olduğu yerde doğruldu ve benide aynı konuma getirip dikkatli bir şekilde kendine çekti ve bana sarıldı. Ben ağlamaya devam ettim.

"Geçti kuzum sakin ol. Bak ben burdayım teyzen burda yalnız değilsin artık."

Yüzüne bakmak için ondan ayrıldım. Ilk önce kolumun tersiyle gözyaşlarımı sildim ve yine aynı soruyu sordum bu sefer bir kişi daha ekleyerek.

"Teyze sen burdaysan annem nerde, oda gelecek mi?"

Teyzem aynı üzüntülü ifadeyle bana baktı ve tam verdiği acı dolu cevabı duymak üzereyken ofisime aniden damlayan partnerim Ali sayesinde girdiğim düşünce girdabından çıktım. Belki de girmesi iyi olmuştu. Olduğum yerde doğrulup kendime çekidüzen verdim ve düz bir ifadeyle Aliye baktım.

"Azra, Komiser Rıza baba seni odasına çağırıyor."

Kafamı olumlu anlamda salladım.

"Acil."

Rıza komiser eğer acil diyorsa kesin işin ucunda önemli bir mesele vardır. Kafamı sallayıp oturduğum yerden kalktım. Ve Alinin ardından bende odadan çıktım. Ali'yi takip ederken etrafta bir şeylerle uğraşan meslektaşlarıma baktım. Kimi işinde gücündeydi. Kimisi arkadaşıyla lak lak ediyor, kimiside öğle molasında otomattan aldığı çayı içip önündeki dosyalara uğraşıyordu.

Ali bir kapının önünde durup kapıyı iki kere tıklattığında Rıza komiserin odasına yaklaştığımızı farkettim. İçerden "-gir" e benzer bir ses geldiğinde ikimizde içeri girdik.

Rıza komiser kafasını ne zamandır baktığını bilmediğim monitörden kaldırıp bize daha doğrusu bana baktı. Bende dik bir şekilde kımıldamadan hazır ola geçip sorumu yönelttim.

"Beni çağırmışsınız komiserim, nasıl yardımcı olabilirim?"

Soruma cevap olarak çaprazında duran çekmeceyi açtı ve masanın üzerine koyup naylon kapağı açtı. Anlamaz bir ifadeyle komisere bakıp ardından dosyaya doğru ilerledim. Rıza komiserin bakışları altında masanın üzerinde duran şefaf dosyayı elime alıp ilk sayfayı gözlerimle okumaya başladım.

"Bir uyuşturucu vakası ve neredeyse bir aydır sonuca ulaşamadık."

Bakışlarımı dosyadan kaldırıp sorgular bir şekilde sesimi alçak tonda tutup konuşmaya başladım.

"Peki benden ne yapmamı istiyorsunuz komiserim?"
"Gayet açık değilmi Azra?"

Kızgın değildi bakışlarımı dosyaya yönlendirip bir daha okudum ve dosyayı işaret ederek konuşmaya başladım.

"Bir aydır sonuca varamadağınıza göre baya karmaşık bir soruşturma olmalı."

Dosya ya bir kez daha göz gezdirdikten sonra ileri sayfalarıda çevirip yine ilk sayfayı açtım.

"Peki benim tam olarak ne yapmam lazım ve bu soruşturma için ne kadar sürem var?"

"Soruşturmayı açıklığa kavuşturman için tam altı ay süren var. Bu altı ay bitiminde davayı çözmüş olmanı umuyorum."

Anladığımı belli eder bir şekilde kafamı sallayıp teyit etmek istercesine konuştum.

"Yani ajanlık yap diyorsunuz, anladım peki."

Gözlerinde gururlu bir pırıltı vardı ve kafasını sallayarak beni onayladı. Sonra bakışlarını Ali'ye çevirip ona ithafen konuştu.

"Azra bunu tek başına yapacak takıldığı bir yer olursa yardım edersin. Sana başka bir görev vericem."

"Emredersiniz komiserim."

Rıza komiser ikimize de gülümseyip çıkabileceğimizi söyledi. Odadan çıktığımızda ikimizde derin bir nefes aldık ve otomatikmen birbirimize baktık. Rıza komiser her görev verip odasından yolladığında bunu yapardık.
İlk Ali söze girdi.

"İlk defa partner olarak değilde yalnız çalışacaksın he Azra."

Kaşlarımı gülerek kaldırdım ve cevap verdim.

"Biraz öyle olacak sanırım, umarım elime yüzüme bulaştırmam."

Bir abi edasıyla gülümseyip omzumu sıvazladı ve konusmaya başladı.

"Seni neredeyse altı yıldır tanıyorum ve başaracağından eminim çünkü sen zeki ve tuttuğunu koparan bir kadınsın Azra bununda üstesinden gelirsin. Güveniyorum sana."

Sadece gülümseyip elimde ki dosyaya baktım. Sonra bir isim dikkatimi çekti.

"Karan Demir kim?"

Elimden dosyayı alıp baktı ve ismi görünce derin bir ıslık çalıp dosyayı yelpaze yapar gibi salladı.

"Fazla detaya giremem ama sen sadece yeterince zor bir adam olduğunu bil. Zor olduğu kadar da kurnaz."

Anlamaz tavırla kaşlarımı çatıp ona baktım.

"Ne alaka ya alt tarafı bir mafya üyesi ne kadar zor olabilir ki?"

İnanmazmış gibi bana baktı ve hararetli bir şekilde anlatmaya başladı.

"Rıza komiserin odada ne dediğini duymadınmı, adam neredeyse bir aydır hiç açık vermedi emniyet ne kadar zamandır onun peşinde ama ne yapıyorsa bir şekilde sıyrılıyor tüm suçlamalardan. Elimizde yeterince delil olmadığı için hapse de tıkamıyoruz."

Duyduklarımdan sonra aynı ıslığı bende çalmıştım ama bu beni vazgeçirirmi?

Tabiki hayır.

"Dediğin kadar varmış ya."

"Aynen. Neyse zaten adresinden telefon numarasına kadar tüm bilgileri elinde ki dosya da mevcut. Takıldığın nokta olursa sorarsın yardımcı olurum."

"Eksik olma, bana güvendiğin için de teşekkür ederim umarım yüzünüzü kara çıkarmam."

Bir şey demesini beklemeden ondan uzaklaşıp kendi ofisime giriş yaptım. Masaya doğru ilerleyip üstünde ki mavi deri kaplama ajandayı elime aldım ve bir kaç sayfa atlayarak boş sayfaya geçtim. Ve aynı renk mavi tükenmez kalemle mavi dosyada ki önemli bilgileri ajandaya not ettim.

Sonra da tüm gün ne yapacağıma dair bir program oluşturdum kafamda ve ilk aşamayı uygulamak için ofisimden çıktım. Oldukça uzun bir gün beni bekliyordu.

********************************************

Nüfus müdürlüğü binasından dışarı çıktığımda ilk işim yeni kimliğime gülümseyerek bakmak olmuştu. Ama deminden beri durmaksızın çalan telefonum bu anı bozmuştu. Cüzdanı sırt çantama koyup aramayı cevaplandırdım.

"Efendim Deren ne vardı?"

Arayan kız kardeşimdi. Sabırlı bir şekilde konuşmasını bekledim. Karşıda ki ses her zaman ki gibi hararetliydi.

"Abla telefonlarıma neden geç çıkıyorsun beni merakta bırakmak hoşunamı gidiyor?"

"Özür dilerim işim vardı. Gerçi hala var. Ablan bugün fazlasıyla meşgul."

Karşıdan bir iç çekme sesi geldi. Benimde hoşuma gitmiyordu kardeşimi ihmal etmek ama mecburdum.

"Bari müsait olunca ara bir haber ver olmaz mı?"

Buruk bir şekilde gülümseyip konuşmaya başladım.

"Tamam tatlı belam müsait olunca ararım. Hadi şimdi kapatıyorum görüşürüz Allaha emanet ol."

Bir şey demeden telefonu yüzüne kapattım zaman akıp gidiyordu ve neredeyse yarım saatim vardı buluşma ayarlamak için.

Bugün göz alıcı ve harika görünmeliydim bunun için gözüme ileride ki kıyafet mağazasını kestirdim ve oraya doğru ilerledim.

Mağazaya girdiğimde gözüm ilk olarak etrafı taradı ve bu işin o kadar kısa sürmeyeceğini anladım. Bir karar vermek zor olacaktı çünkü hepsi birbirinden şık ve göz alıcıydı.

***
Son elbiseyi de denediğimde kendimi yorgunlukla orda bulunan kanepeye attım. Mağaza görevlisi kadın mahcup bir gülümsemeyle bana baktı ve konuşma ya başladı.

"Aradığınızı bulamadınız dimi."

Cevap vermeyip sadece kafa salladım. Kadın anladığını belli eder bir şekilde kafa sallayıp yanına birini çağırdı. Ve biraz sonra kadın elinde bir gece elbisesiyle çıkageldi.

Mağaza görevlisi yanımıza gelen kızın elinde ki elbiseyi göstererek konuşma ya başladı. Ama ben elbiseden dikkatımı alıp kadını dinleyemiyordum.

Kadın konuşmasını bitirdiğinde tek dediğim şu oldu.

"Bunu alıyorum."


***
Bahsi geçen gece kulübünün önündeydim arabadan indim. Büyük bir bina ve önünde iki takım elbiseli koruma vardı kapının etrafı neon lambalarla bezenmişti.

Üstüme başıma çekidüzen verip derin bir nefes aldım ve kapıdan içeriye ilk adımımı attım. Artık harikalar dünyasına girmiş bulunmaktaydım.

Etrafı gözlerimle taradım. İçki ve sigara kokuları bir araya gelip tuhaf bir koku oluşturmuştu son ses müzik vardı. Işık çok fazlaydı ve gözlerimin alışması zaman alacaktı. Gördüğüm şeyler ise gittikçe mide bulandırıyordu. Hayır sevişecek başka bir yermi bulamadınız? Gidin ne yapıyorsanız evinizde yapın. Sonra kendime buranın bir gece kulübü olduğunu ve herkesin de buraya bu amaçla geldiğini hatırlattım.

Gözüm ileride ki bar taburelerine kaydı. Sırtı bana dönük bir adam vardı. Yüzüme memnun bir gülümseme yerleştirdim ve emin adımlarla ona doğru ilerledim.

Yanına geldiğimde parmaklarımın ucuyla omzunu hafifçe dürttüm. Ve ifademi hiç bozmadan bakmaya devam ettim. Adam ağır bir şekilde kafasını benden tarafa çevirdiğinde içimden küfrettim.

Bu adam Karan Demir değildi. Yanlış kişiyi rahatsız etmiştim.

"Pardon yanlış oldu birine benzetmiştim tekrardan iyi eğlenceler."

Yanından tam uzaklaşacakken bileğimi tuttu. Kafamı çevirip soğuk bir şekilde ona baktım. Bırakması için kendime çektim ama hayvan gibi yapışmıştı.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım bu öfke krizine girmeden hemen önce yaptığım bir alışkanlıktı. Gözlerimi açıp yapmacık bir şekilde gözlerimi kısarak konuşmaya başladım.

"Bak yakışıklı elini hala sağlam görmek istiyorsan bileğimi bırakırsın yoksa ben o eline hiç hoşuna gitmeyecek şeyler yapıcam."

Alaylı birazda küçümser bir tavırla üzerimi baştan ayağa süzdü ve küstah bir şekilde gülümseyerek cevap verdi.

"Bu narin bedeninle bana ne yapabilirsin ki?"

Aynı küçümser bir tavırla cevap verdim.

"İnan aklın hayalin almaz ne oluyor demene kalmadan seni şuracıkta harcarım."

Gülümseyen ifadesi daha da genişledi pes etmeyecekti ama bilmediği bir şey vardı bende geri adım atmayacaktım. İzleniyormuyuz diye etrafı inceledim. Uzaktan bakan biri flörtleştiğimizi düşünebilirdi yani pek dikkat çekmiyordu içinde bulunduğumuz durum.

Konuşmaya başlamasıyla bakışlarımı, bileğimi mengene gibi kavrayan adama geri çevirdim.

"Halbu ki ordan bakınca hiç de vahşi birine benzemiyorsun gayet hanım hanımcıksın nerden geliyor bu özgüven?"

Bir şey demeyip sadece gülümsedim ve ayakkabımın topuğuyla onun ayağının üstüne sertçe basıp üzerinde döndürdüm.

Bunu yaparken gözlerimi üzerinden bir dakka olsun kaçırmamıştım.Yüzü kızarmıştı ve acıdan çığlık atmamak için kendini zor tutuyordu. Ayaklarının üzerinde ki baskıyı daha da arttırdım.

"Ahh ke-kes şunu a-ayağım!"

Bileğimi bırakmıştı ve topuklularımın altında ezilen ayağını tutmaya çalışıyordu.

Yüzüne doğru eğilip kulağımı ona yakınlaştırdım.

"Az önce ne diyordun duyamadım, bir kere daha desene."

Bu sefer aklını kullanıp üslubunu düzeltti çünkü hala aynı tonda konuşursa eziyetin devam edeceğini anlamıştı.

"Ö-özür dilerim lü-lütfen ayağını çeker mısın?"

Hay hay deyip son bir kez daha bastırıp ayağımı çektim ve barmeni çağırdım.

"Arkadaşa ferahlatıcı bir şey ver, benden olsun."

"Tamamdır."

Üzerime çeki düzen verip telefondan saate baktım. Daha gelmemişti halbu ki tüm mekan onunken.

O sırada ne zamandır boş olduğunu bildiğim bar taburesi hareketlendi ve kim olduğunu öğrenmek için kafamı çevirdiğimde onu gördüm.

Umutsuz olan bakışlarım canlandığında bir anlığına da olsa fotoğrafta ki halinden farklı olarak daha karizmatik olduğunu farkettim.

Ben hala onu süzerken konuşma ya başladı.

"Demin ki yaptığın şey sıkı hareketti. Tuttum."

Bir bar taburesi de ben çektim ve ona doğru dönüp konuştum.

"Ne zamandır izliyordun bizi?"

Gözlerini kısıp yukarı baktı, düşünüyormuş gibi yaptı ve aklına gelmiş gibi gülümseyerek bana baktı.

"Mekana giriş yaptığından beri."

Sonra işaret parmağıyla bir yeri gösterdi Bende doğrusal olarak olarak oraya baktım kulübün karanlık pekde ışıklı olmayan bölümüydü gösterdiği yer.

"Tam oradan seni izliyordum."

İnanmaz şekilde ona baktım ve yapmacık bir sinir takındım.

"Madem en başından beri beni izliyordun neden zor durumda olduğumu gördüğün halde gelip olaya müdahele etmedin?"

Önünde ki viski bardağından bir yudum alıp tam karşısında duran içki kadehleriyle dolu duvar rafına baktı.

"Güzel bir soru."

Yüz ifademi bozmadan konuştum.

"Güzelse cevapla o zaman."

"Çünkü başının çaresine bakabileceğini kendini koruyabileceğini biliyordum. Bu yüzden de karışmadım."

Sonra bakışlarını bana çevirdi derin bir şekilde gözlerime baktı ve konuşma ya başladı. Anlattıkları an be an şaşkınlığa ardından hayranlığa sürüklüyordu.

"Çünkü sen öyle bir kadınsın ve kendini koruman için kimseye ihtiyaç duymazsın. Bunu tahmin edebiliyorum."

Transa girmiş gibi ona bakarken ağzımdan şunlar döküldü.

"Gerçekten de dedikleri kadar varmışsın."

Samimî bir şekilde gülümsedi gülümsemesi hafif bir kahkahaya dönüşürken konuşmaya başladı.

"Çok merak ettim ne demişler ki hakkımda?"

"Ne?"

Anlamayıp olduğum yerde silkelendim ve transtan çıktım. Ben az önce seslimi düşünmüştüm?

Hafif kıkırtı bu sefer kahkahaya dönüştü. Gülmekten kısılan gözleriyle bana baktı ve konuşmaya başladı.

"Daha demin dedin ya dedikleri kadar varmışsın diye unuttun mu?"

Sesli düşünen beynimin loblarına tüküreyim. İlk dakikadan rezil olduk iyimi? Kıvırmaya çalışsam ama ilk dakikadan yalanda söyleyemem.

İç sesim bu dediğime güldü hemde kahkaha atarak.

Sahte olan kimliği ilk elime aldığımda hayatımın artık yalandan ibaret olduğunu anlamalıydım. Ve şimdi de yalan söyleyecektim.

"Kusura bakma bir an dalmışım aklım başka bir yere gitti."

Dudaklarımı yalayıp derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım. Yoksa bu konunun çok üzerine gidebilirdi.

"Neyse en son nerede kalmıştık ben kaçırdım."

Gözlerini kısmayı bıraktı ve önündeki viski bardağından bir yudum daha aldı.

"Bir yerde kalmadık konuşma da zaten bitmişti ama aklında bir şey varsa sor sen."

Düşünür gibi yaptım ve aklımda ki şeyi birden söyledim.

"Var aslında şey..."

Biraz durup yüzüne baktım. Oda beni taklit etti. Tek kaşı çatık ve halimle dalga geçer gibi bir gülümseme vardı. Içinde bulunduğum durum onu eğlendiriyordu sanırım.

Daha fazla çuvallamak istemediğim için aklıma gelen rastgele bir cümle dudaklarımdan döküldü.

"Adın ne? Adını merak ettim, hani ilk defa karşılaşıyoruz ya sana adınla hitap etmem lazım."

Ve ekledim.

"O yüzden yani. Bu arada benim adım da Defne. Defne Acar."

Şüpheci ifadesi dağıldı ve yerinde doğrulup konuşmaya başladı.

"Tanıştığımıza memnun oldum Defne hanım ben Karan Demir."

Memnun bir şekilde gülümsedim. Ve saati öğrenmek için barmene seslendim. O sırada cevap Karandan geldi.

"Saat 21.30 neden sordun bir yere mi yetişeceksin?"

Aşırı sesten ağrıyan kafamı elime yaslarken önümde ki bardağa bakarak konuştum.

"Hayır sadece buraya geleli ne kadar oldu merak ettim. Bu ortam biraz boğucu ve gürültülü."

Gözleriyle yüzümü kıyarken yamuk bir şekilde gülümsedi.

"Yüz ifadene bakılırsa bu tür yerlere pek sık gelmiyorsun sanırım."

Beni deniyordu tepkilerimi deniyordu. Bir açığımı yakalamaya çalışıyordu. Ama ona istediğini vermeyecektim.

"Evet pek sık gelmiyorum. Tüm vaktimi genellikle evimde geçiririm sosyal hayatla pek alakam yok."

Beni onaylar şekilde bir kez kafasını salladı ve doğrudan gözlerime baktı.

"O zaman neden buraya geldin, görünüşe göre pek sana uygun bir yer değil."

Haklı. Daha fazla şüphe çekmeden güvenini kazanmam lazım. Daha makul bir cevap bulmalıyım.

"İddia, arkadaşlarımla iddiaya girdim geçen gece. Benim asla dışarıya çıkamayacağımı kimseyle flört edemeyeceğimi söylemişlerdi."

Duyduğu şeylerden sonra dudakları alaylı bir şekilde yukarı kıvrıldı ve yamuk bir gülümseme sundu. Düşünüyormuş gibi yapıp işaret parmağını ileri geri salladı.

"Dur tahmin edeyim, sende sırf iddiayı kazanmak için akşam akşam buraya geldin ve onlara kendini kanıtlamak için şuan benimle flört ediyorsun. Doğru anladım değil mi?"

Yüzüne baktım. Bu soruya direkt evet dersem laf sokup beni trolleme ihtimali yüksekti belki klüpten bile attırabilirdi. Sonuçta burası onun mekanı.

Bunun için gerçeği mümkün olduğu kadar süsleyip kafasında ki şüphe bulutlarını yoketmeliyim. Yoksa her şey sarpasarar.

"Aslında bakarsan hem doğru hem değil, evet iddia için geldim ama seninle muhattap olma sebebim bu değil."

Cevabım üzerine düşünür gibi gözlerini kıstı ve bardakta ki viskisinden bir yudum daha aldı.

"Oldukça gri bir cevap verdin peki senin dediğin gibi olsun ama merak ettiğim bir şey var."

Beklenti ve endişe ile ona baktım. Acaba niyetimi bazla mı belli ediyordum? Sanırım o, soruyu sormadıkça bunu bilemeyeceğim.

"Burda bir sürü adam var eminim bir kaçı tam sana uygundur ama sen neden flört için özellikle beni seçtin?"

Yüzüme baktı ve işaret parmağıyla beni işaret edip konuşma ya devam etti.

"Bu sefer belirsiz cevap verip kurtulamazsın ama."

Kesin şüphelendi çünkü neden özellikle kendisi olduğunu merak etti. Eee sonuçta zeki adam. Anlamasa aptallık olur du.

Hafif bir şekilde kahkaha attı ve alaycı bir şekilde bana baktı.

"Yoksa benden hoşlandın mı?" Dediğine komikmiş gibi kendi de güldü ve eliyle yüzünü gösterip konuşma ya başladı.

"Yakışıklı ve karizmatiğim kısaca bir kızın karşı cinste aradığı bütün kriterlere sahibim. Bu yüzden benden hoşlanmanı anlarım. Tabi hoşlanıyorsan..."

Kendini beğenmiş küstah duruşu üstümde ki tüm gerginliği aldığında gülümsememi bozmadan yüzümü buruşturarak ona baktım.

Mütevazilikten kaybetse küstahlıkta kazanırdı ve biraz sonra bununda yanıltmacalı bir soru olduğunu anladım. Beni gaza getirip tuzağa düşürecekti.

Dudağımın kenarı yukarı kıvrılırken ona bakarak gülümsedim ve cıkcıkladım. Yine şüpheci aynı zaman da şaşkınlıkla bana bakıyordu. Şüphe duygusu aynıydı farklı olan dediklerimin onu şaşırtmasıydı.

Bundan güç alarak konuşmaya başladım.

"Beni biraz tanımış olsaydın tipte çekiciliğe bakmadığımı anlardın. Seni seçtim çünkü ne çok sıradışısın ne de çok sıradan anlayacağın kötünün iyisisin. O da biraz küstah olduğun için."

Kafa sallayıp sadece gülmekle yetindi. Belki dediğim şey umrunda bile değildi. Diyeceği şeyi merak ederek yüzüne baktım. Nahoş ve büyülü bir aurası vardı. Konuşmanın başından beri sakindi. Hiç bozuntuya vermiyordu.

"Böyle düşünmen üzücü ama bir söz vardır bilir misin?"

Cevap vermeyip boş boş yüzüne baktım.
O ise son kez viski bardağına bakıp ardından bakışlarını bana doğru çevirdi.

"Kitabı kapağına göre yargılama. Çünkü sen sadece sana gösterdiğim tarafımı görebilirsin. İlerisi için kapasiteni zorlama."

Yutkundum. İfadesi sinirli değildi ama cümleleri beni susup düşündürmeye yetmişti. Dilini ve söyleyeceği cümleleri iyi seçiyordu. Ama ben dediklerinde ciddi olup olmadığını anlayamamıştım. Birden vücudumu hafif bir titreme sardı.

Kurduğum tuzağa gitgide kendim düşüyordum. Ben onu bozacağım yerde o beni bozuyordu ve bunu hiç çaba sarfetmeden yapıyordu. Bozuntuya verdiğimi belli etmenek için gülümsedim ama zamanı gelince rovanşımı alacaktım.

"Görücez." Demekle yetindim ve çantamın içinde duran cep telfonunun kilit ekranını açıp saate baktım. Ve o suspus halim yerini endişeye bıraktı.

Seri bir şekilde yerimde doğruldum ve telefonumu cebime atıp bir para tomarı koydum. Aynı zamanda barmeni de çağırmıştım.

"Yine ne oldu? Niye toparlanıyorsun ne güzel sohbet ediyorduk."

"Evet, sohbet için teşekkür ederim ama ne derler bilirsiniz.

"Güzel şeyler çabuk biter."

Senkronize bir şekilde aynı anda söylemiştik. Bir süre bakıştıktan sonra anlamlı bir şekilde gülümsedik.

Ama hala acelem vardı. Deren evde beni bekliyordu. Film gecesi için söz vermiştim ona.

"Saat yüzünden mi endişe ediyorsun? İyide daha erken değilmi 11.30 saat."

"İşte bu yüzden bu kadar acele ediyorum ya."

Güldü. Ve konuşma ya devam etti.

"Bu olay bana bir yerden tanıdık geldi. Bir masalda da bir prenses vardı ya saat 12 den önce baloyu terketmezse büyü bozulacak ve prenses külkedisine dönüşecek. Yoksa sen o masal kahramanı olan prensesmisin? Yani külkedisi?"

Yaptığı çıkarıma şaşkınlık içinde gülümseyip hararetle yerimde doğruldum ve tam bir adım atıcakken ayakkabımın topuğu bar taburesinin demirliklerine takıldı.

Dengemi kaybettiğinde tam yere kapaklanıcakken başıma gelenleri kabullenmişcesine gözlerimi kapattım. Her şeyi berbat etmiştim. Ani düşüşü beklerken belimden kavrayan iki elle neye uğradığımı şaşırdım.
Beni tutan kuvvet neydi? Neden hala yere düşmemiştim? Beni kim tutmuştu?

Şaşkınlığın yanında getirdiği değişik bir duygu daha vardı. Koku tanıdık bir kokuydu ama daha önce hiç farketmediğime emindim. Beni her kim tutuyorsa ona karşı korku hissetmiyordum sanki ne zamandır tanışıyormuşuz gibi bir güven vardı içimde...

Mekânın ne kadar aydınlık olduğunu yüzüme vuran ışıktan anlıyordum. Aniden gözümü açarsam gözüm çok acıyabilirdi. Bunun yerine yavaş bir şekilde gözlerimi açtım.

Her şey yavaş yavaş belirginleşti. Önce gömlek yakasını kavrayan ellerimi gördüm sonra ellerimi kimin gömleğine tutulduğuna bakmak için kafamı kaldırdım. Karan donuk bir ifadeyle bana bakıyordu. Başka bir ifade çıkartamadım ama ellerimle hala ona tutunuyordum. Sonra ifadesi değişti. Çünkü nereye baktığımı anladı ve yine gözlerime baktı bu sefer donuk değildi. Ne olduğunu bilmediğim bir duyguyla bakıyordu. Yoksa o tanıdık auro bu adamdan mı geliyordu? Ne zamandır tanıdığımı düşündüğüm sonsuz güven duyduğum kişi bu adammıydı?

Karan Demir...

29. Dezember 2022 11:56 0 Bericht Einbetten Follow einer Story
0
Fortsetzung folgt…

Über den Autor

Kommentiere etwas

Post!
Bisher keine Kommentare. Sei der Erste, der etwas sagt!
~